Jump to ratings and reviews
Rate this book

Yılanı Öldürseler

Rate this book
Hasan aile onuru uğruna akrabaları ve köylülerin baskısıyla annesini öldürmek zorunda kalır. Dokuz yaşında işlediği bu cinayeti hiçbir zaman aklı almayacak, kabullenmeyecek ve anlamlandıramayacaktır. Toplumsal cinnetin bir çocuğu katil olmaya sürüklemesinin romanı Yılanı Öldürseler kurban kavramına odaklanır.

“Zengin yaratısı, Yaşar Kemal'i herkese seslenen zaman ötesi büyük klasiklere yaklaştırmaktadır.” Michel I. Makarius, Jeune Afrique, (Fransa)

“Yılanı Öldürseler'deki derinlik hem ekonomik ve toplumsal yanları gösterilerek işlenen temanın anlamsal yoğunluk taşıması, hem de roman kişilerinin karakteristik özelliklerinin başarıyla işlenmesinden kaynaklanır.” Feridun Andaç, Yazınsal Gerçekçiliğin Boyutları

“Yaşar Kemal’in sanatı, kimi yerlerde acı, kimi yerde şiirsel dokunuşlarla keskin, haşin, kontrollü, sertçe boyanmış.” The Listener

“Şiddetli, yaratıcı enerjinin sürüklediği, özlü bir kısa roman.” World Literature Today, (A.B.D.)

102 pages, Paperback

First published January 1, 1976

Loading interface...
Loading interface...

About the author

Yaşar Kemal

112 books1,005 followers
Yaşar Kemal, asıl adı Kemal Sadık Gökçeli. Van Gölü’ne yakın Ernis (bugün Ünseli) köyünden olan ailesinin Birinci Dünya Savaşı’ndaki Rus işgali yüzünden uzun bir göç süreci sonunda yerleştiği Osmaniye’nin Kadirli ilçesine bağlı Hemite köyünde 1926’da doğdu. Doğum yılı bazı biyografilerde 1923 olarak geçer.

Ortaokulu son sınıf öğrencisiyken terk ettikten sonra ırgat kâtipliği, ırgatbaşılık, öğretmen vekilliği, kütüphane memurluğu, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı. 1940’lı yılların başlarında Pertev Naili Boratav, Abidin Dino ve Arif Dino gibi sol eğilimli sanatçı ve yazarlarla ilişki kurdu; 17 yaşındayken siyasi nedenlerle ilk tutukluluk deneyimini yaşadı. 1943’te bir folklor derlemesi olan ilk kitabı Ağıtlar’ı yayımladı. Askerliğini yaptıktan sonra 1946’da gittiği İstanbul’da Fransızlara ait Havagazı Şirketi’nde gaz kontrol memuru olarak çalıştı. 1948’de Kadirli’ye döndü, bir süre yine çeltik tarlalarında kontrolörlük, daha sonra arzuhalcilik yaptı. 1950’de Komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla tutuklandı, Kozan cezaevinde yattı. 1951’de salıverildikten sonra İstanbul’a gitti, 1951-63 arasında Cumhuriyet gazetesinde Yaşar Kemal imzası ile fıkra ve röportaj yazarı olarak çalıştı. Bu arada 1952’de ilk öykü kitabı Sarı Sıcak’ı, 1955’te ise bugüne dek kırktan fazla dile çevrilen romanı İnce Memed’i yayımladı. 1962’de girdiği Türkiye İşçi Partisi’nde genel yönetim kurulu üyeliği, merkez yürütme kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Yazıları ve siyasi etkinlikleri dolayısıyla birçok kez kovuşturmaya uğradı. 1967’de haftalık siyasi dergi Ant’ın kurucuları arasında yer aldı. 1973’te Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kuruluşuna katıldı ve 1974-75 arasında ilk genel başkanlığını üstlendi. 1988’de kurulan PEN Yazarlar Derneği’nin de ilk başkanı oldu. 1995’te Der Spiegel’deki bir yazısı nedeniyle İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandı, aklandı. Aynı yıl bu kez Index on Censorhip’teki yazısı nedeniyle 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkûm edildiyse de cezası ertelendi.

Şaşırtıcı imgelemi, insan ruhunun derinliklerini kavrayışı, anlatımının şiirselliğiyle yalnızca Türk romanının değil dünya edebiyatının da önde gelen isimlerinden biri olan Yaşar Kemal’in yapıtları kırkı aşkın dile çevrilmiştir. Yaşar Kemal, Türkiye’de aldığı çok sayıda ödülün yanı sıra yurtdışında aralarında Uluslararası Cino del Duca ödülü, Légion d’Honneur nişanı Commandeur payesi, Fransız Kültür Bakanlığı Commandeur des Arts et des Lettres nişanı, Premi Internacional Catalunya, Fransa Cumhuriyeti tarafından Légion d’Honneur Grand Officier rütbesi, Alman Kitapçılar Birliği Frankfurt Kitap Fuarı Barış Ödülü’nün de bulunduğu yirmiyi aşkın ödül, ikisi yurtdışında beşi Türkiye’de olmak üzere, yedi fahri doktorluk payesi aldı.
28 Şubat 2015 tarihinde vefat etti.

Yaşar Kemal was born as Kemal Sadık Gökçeli in 1926 in the Hemite village of Kadirli, Osmaniye, where his family, originally from the village of Ernis (present-day Ünseli) near Lake Van, had settled after a long period of immigration caused by the Russian occupation during World War I. With his amazing imagination, grasp of the inner depths of the human soul, and lyrical narrative, Yaşar Kemal became one of the leading name not only of Turkish literature, but of world literature as well. Translated into more than forty languages, Yaşar Kemal is the recipient of many awards in Turkey and more than twenty international awards including Prix mondial Cino del Duca, Commandeur de la Légion d'Honneur de France, Commandeur des Arts et des Lettres of the French Ministry of Culture, Grand Officier de la Légion d'Honneur de France, Premi Internacional Cataluña, Peace Prize of the German Book Trade, as well as seven honorary doctorates—five in Turkey and two abroad. The last award Kemal received was the Bjørnson Prize given by the Norwegian Academy of Literature and Freedom of Expression (Bjørnson Academy) on November 9, 2.
Yaşar Kemal died in İstanbul on February 28, 2015.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
1,357 (45%)
4 stars
1,158 (38%)
3 stars
384 (12%)
2 stars
70 (2%)
1 star
18 (<1%)
Displaying 1 - 30 of 194 reviews
Profile Image for Irmak.
400 reviews915 followers
August 7, 2017
Günümüzde bile devam eden acı gerçeği çok güzel anlatmış Yaşar Kemal. Toplum baskısı. Namus kavramı. El alem ne der zihniyeti.

Bir gün Halil öldürülür. Babayiğittir Halil. Esme'yi zorla kaçırmasına rağmen, zorla nikah kıymasına rağmen babayiğittir o. Kimse onu öldürmek istemez, herkes onu sever ta ki Esme'ye kadar. Abbas öldürür Halil'i. Ama Esme seçilir Halil'in katili. Kolay nede olsa bir kadına bu damgayı vurmak. Bütün köy bunu konuşur. Bütün köy Esme'nin ölmesi gerektiğine karar verir çünkü Esme namussuzdur, Esme kocasının katilidir, Halil hortlamış gelmiştir herkese Esme'yi öldürün der çünkü. Esme'nin katili olarak da 9 yaşında el kadar çocuk Hasan seçilir. Gelen geçen herkes Hasan'ı gördüğünde başlar konuşmaya.

'Kanı olan adam, babasının kanlısı anası da olsa yaşatır mıydı?'
'Bir köyün bütün erkeğini elinin altından geçirir de bir gecede...'
'Boyu devrilsin Haşanın boyu.'
'Bir tane ya Haşan onu yaşatmaz, öldürür.'


Bu konuşmaların içinde günler geçirir Hasan. Artık gerçekle hayali ayırt edemeyecek hale gelir. Günden güne erir.

Toplumun küçücük bir çocuk üzerinde namus kıstası altında yaptıkları baskıları okumak çok üzücüydü ama bu kitapta yazılanlar hala ülkemizde meydana gelen şeyler. Fazla gerçek. İçime işleyerek okudum kitabı. Sadece zamanlamam biraz yanlış oldu. Başka bir zamanda okusaydım daha çok seveceğimi biliyorum. Buna rağmen çok sevdim ve içime işledi.
Profile Image for Aslı Can.
742 reviews259 followers
March 4, 2020
Yaşar Kemal'in dili çok kendine has. Anlattığı hikayeler çok tanıdık bildik hikayeler ama kelimeleri dağ bayır gezdirerek, durup dinlendirerek, kelimelerin çıkardıkları sesleri duyarak anlatıyor yazdıklarını. Sözlü geleneğe hakim olduğu için yazdıkları hem yazının ağırlığına, hem sözün uçuculuğuna sahip. Üslubu ve dili çok hareketli. Okurken tanıdık yabancıya, yabancı da tanıdığa dönüşüyor sürekli.
Profile Image for Sinem.
318 reviews181 followers
February 11, 2022
Yaşar Kemal'e Homerosoğlu lakabını takan Azra Erhat'a katılmamak elde değil. Homeros gibi "gündelik" hayatı bu kadar destansı ve tragedya benzeri anlatabilmek müthiş beceri. tragedya konusunda gözümü açan Nevzat Kaya hocama da ayrıca teşekkürler, onun anlattıklarını dinlemeden ve Homeros'la tanışmadan bu kitabı okumuş olsaydım muhtemelen tam anlayamayacaktım. Abidin Dino'nun muhteşem çizimleriyle anlatılan hikaye daha da pekişmiş, söylemeden geçmeyeyim. 100 sayfada dev bir roman yazan Yaşar Kemal'i ana dilinden okuyabilmek büyük bir şans.
Profile Image for Ahmad Sharabiani.
9,563 reviews384 followers
June 15, 2019
Yılanı Öldürseler = To Crush the Serpent, Yaşar Kemal
Since Halil was shot dead in his own home by his wife Esme's former suitor, the village has pointed the finger of guilt at the dead man's beautiful widow: she must have arranged the murder.
تاریخ نخستین خوانش: سال 1986 میلادی
عنوان: اگر مار را بکشند و درخت انار روی تپه؛ نویسنده: یاشار کمال؛ مترجم: رضا سیدحسینی؛ جلال خسروشاهی؛ تهران، نگاه، 1364؛ در 277 ص؛ چاپ دوم 1369؛ موضوع: داستانهای نویسندگان ترکیه - سده 20 م
ا. شربیانی
Profile Image for پیمان عَلُو.
333 reviews215 followers
August 10, 2023
_می‌خواهی مرا ببینی موسی کوچولوی شاخ‌دار؟!
بله پرودگارم:رَبِّ أَرِنی أَنْظُرْ إِلَیْکَ.
_نه موسی کوچولو نه.لَنْ تَرانی.نمی‌شه...اولماز...نابه...نوووو...
پروردگارا چی میشه رد بشی از کوچمون؟!
_ااو مای گاد موسی !نگار ول کن نیستی؟ باشه خودمو نشونت میدم،به کوه نگاه کن!
و موسی به کوه نگاه کرد...تا چشمکی به من زده باشد که اِی عَلو:
«برای دیدن خدایان باید به کوه‌ها نگاه کرد...»
از مارتین اسکورسیزی در مورد کوبریک سؤال می‌کنند و مارتین اسکورسیزی می‌گوید:«تماشای فیلم‌های کوبریک مانند نگاه‌کردن به قلۀ کوه است. به بالا نگاه می‌کنید و در شگفت فرو می‌روید؛چطور ممکن است کسی تا این ارتفاع اوج گرفته باشد؟»
یاشار کمال دقیقا همان کوه در ادبیات کُردی/ترکی است...
کوهی که دردی ندارد جز اینکه از دشت و دامنه و اطرافش بنویسد.آنتوان گودمار فرانسوی به یاشار کمال می‌گوید: بر خلاف اغلب نویسندگان معاصر که موضوع غربت زمینه آثارشان را تشکیل می‌دهد،شما نویسنده‌ای هستید عمیقا وابسته به سرزمین زادگاهتان.یاشار کمال می‌گوید:«بلی،و حتی باید بگویم که اگر جای دیگری به دنیا می‌آمدم بی تردید نویسنده نمیشدم.
این تفکر یاشار کمال است او بسته به جغرافیای خودش است و ضد فراموشی.حتی در جایی این کوه میگوید:ملتی که خاطره خود را از دست بدهد ملتی است که میمیرد.
اما این کوه چگونه ساخته شده؟!
به هیچ فرهاد و باستان شناسی برای کندن این کوه و برای کاووش در مورد زخم ها نیاز نیست، رنگ رخساره خبر می‌دهد از حال نهانش،اما بگذاریم خود یاشار کمال از اولین میخ کفشش و تراژدی زندگی‌اش بگوید:

من با پدرم در حیاط مسجد داشتیم نماز می‌خواندیم،برادر خوانده‌ام آمد و می‌خواست با پدرم حرف بزند .پدرم او را از خود راند و به او گفت:حالا نه ،دارم نماز می‌خوانم.و برادرخوانده‌ام چاقو را در آورد و پدرم را زد.پدرم همانجا مُرد.بعد از این واقعه ماه‌های سال لال شدم و نتوانستم حرف بزنم.بزرگ شدم خیلی بزرگ اما هرگز نفهمیدم که چرااا؟!
درد نبود پدر را فقط ،درد نبود پدر،کِش‌ها می‌فهمند...
اما
برای کُردها،که ادعا می‌کنند هیچ دوستی بجز کوهستان ندارند هیچ دوستی نمی‌تواند یاشار کمال شود.
اما کُردها مگر کتاب می‌خوانند ؟!
شیرزاد حسن نویسنده معاصر کُرد میگفت:«ما ملتی هستیم که کتاب نمی‌خوانیم حتی در دانشگاه زانکو که ادعا می‌کنیم اوج دانشگاهامان است هم کسی کتاب نمی‌خواند...»
نگران نباشید دیر یا زود هر کُرد خدایی می‌فهمد که«هیچ دوستی بجز کوهستان ندارد» و این کوهستان هیچ ربطی به هیچ اسلحه به دستی ندارد..بلکه کوهستانی به اسم یاشار کمال است .اگر چه تند .اما حقیقی.
خود یاشار کمال به زیبایی هرچه تمام تر می‌گوید:در ادبیات نیز مانند هنر،من بدبینانه ترین واقعیت را به آراسته ترین دروغ ترجیح می‌دهم.اگر قرار است بهشتی از دروغ درست کنیم،من جهنم واقعیت را ترجیح می‌دهم.
جهنم واقعیت،جهنم زندگانی را هم همراه خود می‌آورد چرا که برعکس کُردها *استالین کتاب می‌خواند و به اپرا و تئاتر هم می‌رود...
یاشار کمال را هم اولین بار به جرم تبلیغات *خرابکارانه زندانی می‌کنند و یک هفته مهمان آن‌ها می‌شود.بعد راننده تراکتور می‌شود و هرکاری را که انتخاب می‌کند مجبور می‌شود فرار را بر قرار ترجیح دهد.اما دیگر بچه‌های بالا او را شناخته بودند و تا میفهمیدند جایی مشغول به کار شده،بیکارش می‌کردند.


«اگر مار را بکُشند» یک جهنم واقعی است.جهنمی که دو رمان کوتاه دارد به اسم«اگر مار را بکُشند و «درخت انار روی تپه»در اولی شخصیت اصلی حسن مادرش را به هر نحوی می.کشد و واقعیتی‌ست در مورد عذاب وجدان و یا فقدان عذاب وجدان و در رمان دومی یاشار کمال به جنگ تراکتورها رفته...

این قسمت :«خطاب به کُردها»:
اگر تمامی استالین‌های دنیا علیه شما قیام کردند,به کوه ها پناه ببرید و لَا تَحْزَنْ...
کوه‌ها اسلحه بدستان نیستند...
Profile Image for selcuk.
77 reviews42 followers
January 13, 2018
Toplumsal cehalet öyle korkunç bir şeydir ki; kendisine katiller ve maktuller yaratmada onun üzerine yoktur. Yaşar Kemal bu kısacık romana, yine dünyalar dolusu acıyı doldurmuş. Ah güzel Esme, ah çocuk Hasan...
Profile Image for Özgür Atmaca.
Author 2 books83 followers
February 28, 2019
“Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar ağır kanlı adamlardır
Değişen bir dünyaya karşı
Kerpiç duvarlar gibi katı
Çakır dikenleri gibi susuz
Kayıtsızca direnerek yaşarlar.
Aptal, kaba ve kurnazdırlar.
İnanarak ve kolayca yalan söylerler.
Paraları olsa da
Yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır.
Her şeyi hafife alır ve herkese söverler.
Yağmuru, rüzgarı ve güneşi
Bir gün olsun ekinleri akıllarına gelmeden
Düşünemezler…
Ve birbirlerinin sınırlarını sürerek
Topraklarını büyütmeye çalışırlar.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar karılarını döverler
Seslerinin tonu yumuşak değildir
Dışarda ezildikçe içerde zulüm kesilirler.
Gazete okumaz ve haksızlığa
Ancak kendileri uğrarlarsa karşı çıkarlar.
Adım başı pınar olsa da köylerinde
Temiz giyinmez ve her zaman
Bir karış sakalla gezerler.
Çocuklarını iyi yetiştiremezler
Evlerinde, kitap, müzik ve resim yoktur.
Bir gün olsun dişlerini fırçalamaz
Ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler.
Birbirlerinin evlerine ancak
Ölümlerde ve düğünlerde giderler.
Şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar
Gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır
Ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar.
Binlerce yılın kalın kabuğu altında
Yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır.
Aldanmak korkusu içinde
Sürekli birbirlerini aldatırlar.
Bir yere birlikte gitmeleri gerekirse
Karılarından en az on adım önde yürürler
Ve bir erkeklik işareti olarak
Onları herkesin ortasında döverler.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar yanlış partilere oy verirler
Kendilerinden olanlarla alay edip
Tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar.
Devlet, tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir.
Devletten korkar ve en çok ona hile yaparlar.
Yiğittirler askerde subay dövecek kadar
Ama bir memur karşısında -bu da tuhaftır-
Ezim ezim ezilirler.
Enflasyon denilince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler.
Cami duvarı, kahve ya da bir ağaç gövdesine yaslanıp
Onbir ay gökyüzünden bereket beklerler.
Dindardırlar ahret korkusu içinde
Ama bir kadının topuklarından
Memelerini görecek kadar bıçkındırlar
Harmanı kaldırdıktan sonra yılda bir kez
Şehre giderler!

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar otobüslerde ayaklarını çıkarırlar
Ayak ve ağız kokuları içinde kurulup koltuklara
Herkesi bunalta bunalta, yüksek perdeden
Kızlarının talihsizliğini ve hayırsız oğullarını anlatırlar.
Yoksulluktan kıvrandıkları halde, şükür içinde
Bunun, Tanrının bir lütfu olduğuna inanırlar.
Ve önemsiz bir şeyden söz eder gibi, her fırsatta
Gizli bir övünçle, uzak şehirdeki
Zengin bir akrabalarından söz ederler.
Kibardırlar lokantada yemek yemeyi bilecek kadar
Ama sokağa çıkar çıkmaz sümküre sümküre
Yollara tükürürler…
Ve sonra şaşarak temizliğine ve düzenine
Şehirde yaşamanın iyiliğinden konuşurlar.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar ilk akşamdan uyurlar.
Yarı gecelerde yıldızlara bakarak
Başka dünyaları düşünmek gibi tutkuları yoktur.
Gökyüzünü, baharda yağmur yağarsa
Ve yaz güneşleri ekinlerini yetirirse severler.
Hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe
-Bu verimi yüksek bir tohum bile olsa-
Sonuçlarını görmeden inanmazlar.
Dünyanın gelişimine bir katkıları yoktur.
Mülk düşkünüdürler amansız derecede
Bir ülkenin geleceği
Küçücük topraklarının ipoteği altındadır.
Ve birer kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden
Zamanın derin ırmakları önünde…

KÖYLÜLERİ, SÖYLEYİN NASIL
NASIL KURTARALIM?”

Profile Image for zeynep koyuncuoğlu.
203 reviews11 followers
September 22, 2024
kitabı bitireli 10 dakika oldu, oturduğum yerden kalkamıyorum.


söyleyecek çok şey var ama eminim benden daha iyi söylemişlerdir, ben sadece yere kapaklanıyorum bu gece. 102 sayfada bana dehşet bir şey yaşattınız ve iyi ki yaşattınız. şimdi yere kapaklanmam gerekiyor, iyi geceler.
Profile Image for Zeren.
165 reviews198 followers
November 11, 2017
Toplumsal cinnetin birey üzerindeki etkisini Yaşar Kemal'den daha iyi anlatan yazar ben okumadım. Ufacık bir çocuğu anne katili yapmaya götüren ibretlik süreç... Asıl katil kim? Çoğu zaman tetiği çeken dışındaki herkes!
Profile Image for İlhanCa.
743 reviews4 followers
September 25, 2024
Yaşar Kemal’in “Yılanı Öldürseler” romanı bireyin toplumla olan çatışmasını derinlemesine ele alıyor. Yavaş başlayan kitabın beni çekme nedeni ise Anadolu gerçekliğini aynen yansıtıyor olması. Zaten ilerleyn bölümlerde kitabı elinizden bırakamıyorsunuz.

Yaşar Kemal ve Kemal Tahir Anadolu gerçeğini, yine Anadolu kültürünü bizlere sindire sindire anlatarak işleyen harika iki yazar. Şive, kültür, yöre, töre işleniş tarzlarına bayılıyorum.

Babası öldürülen Hasan'ın kendi olamayıp toplum baskısına boyun eğmesi.. Güzelliği kıskanılan Esme'nin de upradığı baskı, tehditler ile Anadolu'da kadına verilen değeri temsil etmesi çok güzel ve açık dille işlenmiş. Kadına karşı kullanılan katı kurallar maalesef acı gerçeğimiz.

Yöre olarak Güneydoğu Anadolu’nun kırsal coğrafyası, insanların yaşamını şekillendiren sert doğası ve kapalı toplumsal yapısıyla romanın atmosferini belirlemiş diyebiliriz. Anadolu’nun bu yapısı, törelerin ve geleneklerin değişime kapalı olduğunu, bireyin toplumsal normlar karşısında çaresiz kaldığını gözler önüne seriyor. Yani bir köy bazında Anadolu'yu okuyoruz aslında.

Töreler, özellikle kadınlar ve gençler üzerinde ağır bir baskı kurarken, bireysel özgürlükleri kısıtlar. İşte Yaşar Kemal bu eserinde, toplumun geleneksel yapısının insan ruhunda yarattığı çatışmaları, bireyin toplumun kurbanı oluşunu etkileyici bir şekilde işlemiş.
Profile Image for Ipek.
106 reviews38 followers
April 5, 2016
Hasan bir çaresiz Hasan .
Cehaletin nefretin insafsızlığın hikayesi bu

İnsan insana bunu yapar mı dedirten bir hikaye .

Yaşar Kemal buram buram Çukurova'yı size getiriyor bu kitapla !

okumaya başlamakla bitirmeniz arasında kısa bir süre geçiyor olsa da anlattıklarını kaldırmak yürek istiyor .
Profile Image for Salih.
5 reviews
April 6, 2013
Severek okudum. Hiç okuma yazma bilmeyen anneme anlattım kitabı o da bir o kadar beğendi.
Profile Image for alper.
191 reviews55 followers
April 5, 2019
Okuyup gelin isterseniz, zira Hasan’la dertleşcem ben :(

“Anadan geçilir Hasan ... geçilmez bre Hasan”

Geçilmez Hasan, geçilmez. “loop”a aldım Suavi’den “Drama Köprüsü” nü dinliyorum, dinliyorum... Üzdün beni be oğlum, üzdün...

Mapustan çıktın, etrafta annen yoktu. Nerde annen Hasan, sen niye düştün mapusa? Niye konuşmuyorsun Hasan? Yoksa, yoksa, hayır oğlum. Nasıl be oğlum, nasıl ?? Beni orada bitirdin Hasan. Beni orada bitirdin...

Sonra geri sardık, o küçük omuzlarında koca koca insanlar(???) nasıl tepinmiş gün gün tanık olduk.

Hurafelerle, cahillikle, fesatlıkla; ruhu, aklı, ve vicdanı çürümüş bir köy. İyiliğe, temizliğe, güzelliğe tahammülleri yok. Hasan en masumu Esme’ydi orada, en masumu sendin. Kaçıp kurtulamadınız. Bırakmadılar. Zehirlerini akıtacak birilerini bulmuşlar, bırakmadılar :( Gün gün gördük çürümüşlüklerini...

(Esme’yi (annesi), Halil zorla kaçırmış, birlikte olmak istemiş, kız direnmiş. Zorla tecavüz etmiş. Kaçmış, tekrar yakalamışlar. Elinden hiçbir şey gelmemiş. Kaçırılmış, tecavüze uğramış, istemediği bir adamdan çocuk sahibi olmuş. Dört elle sarılmış çocuğuna, tekrar başlamış yaşama. Bu kıza ne denebilir? “Orospu” hem de bir başka kadın diyor bunu: Halil’in annesi. “Bırak o orospudan sana hayır gelmez” ???? Bunlar yetmiyormuş, Halil’in ölümü de üzerine kalmış. İntikamı alınacak, Hasan dururken başkasına iş düşmez. O güzelliğe kıyacak kimse de yok bu arada. Şimdi sorarım, bu kız ne yapabilirdi, elinden ne gelirdi. Coğrafya kaderi olmuş. Böyle kaderin…)

Koca köy lanet gibi çöktüler çocuğun üstüne, biraz Yaşar Kemal'den "Büyük Usta"nın kaleminden okuyalım,

Köylü onun anasının orospuluğunu bir ay iki ay durmadan konuştu. Sözcükler dönüyordu kafasında Hasanın, güzel bir kadının bacakları, yüzü, kaşları gözleri. Ve erkeklerle sarmaş dolaş olmuş, çırılçıplak... Delirir gibiydi ya, gene de köylünün anası üstüne durup bıkmadan anlattıklarını dinliyordu. Dinlemese ölecekti. Köylü büyükanasına bağlanmıştı bir büyüyle, o ne konuşursa köylü de bire bin katarak onu konuşuyordu. Büyükanasının korkunç tutkusunun altındaydı bütün köy, Hasan da... Anası ölecekti. Anası…
"Bu zor işte bu bu zor kardaş."
"Bu da, anasının orospuluğu da öldürmezse Hasanı, onda kan yok demek."
"Kanı olan adam, babasının kanlısı anası da olsa yaşatır mıydı?"
"Kurumuş kanı, kanı kurumuş."
"Geliyormuş erkekler evlerine, anasını tepeden tırnağa soyuyorlarmış, başlıyorlarmış işe, Hasan da seyreyliyor keyifleniyormuş."
"Hasan gözlerini açmış bakıyormuş."
"Bir keresinde anası utanmış da, git buradan, adam anasını bu halde hiç seyreyler mi, demiş. Hasan da ağlamış. Beeen seyreylerim, demiş."
"Hasan anasına durmadan gözlerini kırpmadan bakarmış."
"Erkeklerin onunla oynaşmasından hoşlanırmış."
"Anasına demiş ki, ben seni öldürürüm demiş."
"Neden ki ola?"
"Eğer bir erkeği yatağına aldığında ben orada olmazsam, ben seni görmezsem. Benden gizli yaparsan bu işi."
"Anası ne demiş anası?"
"Ne demiş fıkara, ben bir dul kadınım, demiş, erkeklere muhtaçlığım var, demiş. Ayıptır bir oğulun anasını seyreylemesi ya, ne yapayım, erkeklere muhtacım, kocamı da öldürdüler." "Erkeksiz de duramam, demiş."
"Duramaz o."
"Dalap Arap kısrağı gibi o."
"Bir köyün bütün erkeğini elinin altından geçirir de bir gecede..."
"Daha erkek yok mu eeeeey, ümmeti Muhammed, bana daha erkek gerek, der."

"Bir tane ya Hasan onu yaşatmaz, öldürür."
"Yazık..."
"Öldürecek."
"Kafir Hasan, insan da anasını, öz bir anasını öldürür mü?"
"Öldürür bu sülale..."
"Yeter ki bu kan içici sülaleye adam öldür de. Değil anasını yedi sülalesini de keser..."
"Yazık."
"Esmeye yazık."
"Öldürür bunlar."
"Öldürür Hasan..."
"Daha çocuk da, hapiste de yatmaz..."
"Yatar mı hiç?"(95-98)

(71-72, 95-98 , baskıyı olduğu gibi üzerinizde hissediyorsunuz)

Yok, dayanılacak gibi değil, konuşmaları, bakışları, tavırları, nefretleri, çürümüşlükleri ah çocuğum, çocuğum, sen bu kötülükle baş edemezdin,

“Gün kızdırmıştı, Hasan terliyordu, kayalık yanıyordu. Hasanın kulakları uğulduyordu. Gözü kararmıştı, bir gecede mi gündüzde mi bilmiyordu. Düşünemiyordu da. Kayalıkların üstünden saydamlamış, ışıklı gibi, dünyayı ışıklandırarak kırmızı yılanlar geçiyordu. Babası Halil, uzun ak kefene bürünmüş, kırmızı saydam yılanları öldürüyor, her yılana vuruşta da yılandan ışıklar patlıyor, göğe yükselerek oradan yıldız yıldız dökülüyordu. Öldürülen yılan yere düşünce gene toparlanıp diriliyor, toparlanıp diriliyordu. Sırtı kaim kabuklu böcekler, güneşin alnında yanardöner yankılanarak kayalıklara, yollara, ovalara sıvanmışlardı. Sümüklüböcekler ak düğmeler gibi her ota, çiçeğe, çalıya, ağaca, yaprağa sıvanmışlardı milyon milyon” (90)

Yaşar Kemal’e sevgi ve saygılarımla…😢
Profile Image for Argos.
1,154 reviews406 followers
March 11, 2017
Yaşar Kemal ! Başka söz gerekmez...
Profile Image for Yeliz.
89 reviews3 followers
March 30, 2012
Dünyanın en güzel kadınını, dünyanın en güzel kelimeleriyle ancak Yaşar Kemal anlatabilir diye düşünürüm hep bu kitaptan sonra.

Esme'nin (ve Türk kadınlarının) kadınlığının toplumda yıkıcılık için sömürülmesinin acısını Esme'nin ölümcül güzelliğini anlatarak veriyor bize hikaye. İlk kez okurken o güzellik yüzünden ağlatabilir bile, öyle hüzünlü bir tasvirdir.
Profile Image for Serbay GÜL.
206 reviews49 followers
June 30, 2018
Cehalet beden bulup, bir de kitlelere ulaşınca bu tarz korkunç hikayeler ortaya çıkıyor. Yaşar Kemal muhteşem bir şekilde toplum baskısının ve ahlak anlayışın bir psikolojiyi nasıl altüst edip bir çocuktan katil yaratılabileceğini anlatmış.
Profile Image for Didem.
104 reviews6 followers
July 31, 2024
Sanırım şimdiye kadar okuduklarım içerisinde en çok sevdiğim Yaşar Kemal kitabı oldu. Yıllar önce ilk çıktığında Bir Ada Hikayesi serisine başlayıp yarım bırakmıştım. Tabi o zaman lisedeydim😅 Ama yine de tasviri bol kitapları okurken hala sıkılıyorum, halbuki Yaşar Kemal’e haksızlık etmişim, hikayeciliği bambaşkaymış. Ne kadar güzel ne kadar da sinir bozucu bir hikayeymiş. Türkiye’de kadın olmak, güzel kadın olmak, kırsalda yaşamak, çocuk olmak ne zor ve hep zor. Ve “yılanlar” hala çok fazla, illa birilerinin hortlayarak yılanlaşmasına da hiç ihtiyaç yok.

Bu arada söyleden de geçmek istemedim. Mert Fırat ne çok yakışmış ne güzel seslendirmiş. Kendisini oyuncu olarak beğenmekle beraber genelde çok konsantre olamadığımdan kitap dinlerken ünlü oyuncuları pek tercih etmem. Bu kitapla o önyargımı da kırdım böylece 🤓
Profile Image for Furkan Başar.
41 reviews8 followers
September 7, 2014
Marquez!in "Kırmızı Pazartesi" romanıyla kıyaslansa da, ben daha etkileyici buldum "Yılanı Öldürseler"i. Tek oturuşta bitirilecek bir "duygu" kitabı...
Profile Image for Ezgi.
331 reviews21 followers
April 10, 2024
Yılanı Öldürseler harika bir novella. Hacminin izin verdiği ölçüde edebi anlamda yapması gereken her şeyi yapıyor. Kırmızı Pazartesi ile benzerliğini duyunca bu romanından başlamak istedim. Söylendiği gibi bambaşka iki coğrafyada benzer hikayeler anlatılmış. Hayranlık uyandırıcı bir benzerlik. Yunan tragedyalarını aratmayan bir konusu var. Türk edebiyatından kopuk bir okurdum. Yaşar Kemal neden uzak kaldım diye üzecek kadar iyi bir yazarmış.
Profile Image for Begum.
112 reviews4 followers
November 17, 2020
“Ölüde ses var, nenede, köyde ses yok.” Hasan’ın kabusu; bu toprakların gerçeği. İçim kaldırsa da okusam, daha fazla okusam, her gün Yaşar Kemal okusam. Fakat ölü toprağı ağır. Üstüme çöküyor. Midemde bir yük; kitabı kütüphanemdeki yerine geri koyuyorum. Keşke sadece roman olsa.
Profile Image for Ozan.
30 reviews1 follower
September 24, 2021
Yine bir Yaşar Kemal övgüsü yapmak istiyorum.

Ne zaman kitabını okusam karakterler ve konu bir daha aklımdan çıkmıyor. Bir dil nasıl bu kadar mükemmel kullanılabilir, bir anlatım nasıl bu denli insanı içine çekebilir anlayamıyorum. Kitap hepi topu 102 sayfa ama 500 sayfalık bir roman okumuşçasına içeride kaldım. Alegoriler, psikolojik durum yansımaları inanılmaz kuvvetli. İyi ki var oldu Yaşar Kemal.
Profile Image for Missy J.
618 reviews100 followers
December 6, 2023
It's the first time for me to read a book by Yasar Kemal (1923-2015). He was a renowned Turkish writer of Kurdish descent and also a human rights activist. His most famous book is Memed, My Hawk, but it's a long book from what I grasped, so I opted for the German translation of To Crush The Serpent (1976) instead. This is a short book, just under 100 pages, but deals with a very heavy topic.

The protagonist is a boy called Hasan, who is the son of Halil, a man who kidnapped a very beautiful woman Esme, who became the mother of Hasan. The story isn't told in a linear manner and unfortunately, the translation wasn't as good as the translated works of Ute Birgi-Knellessen (she does fine translations from Turkish to German). Here, the translation felt sloppy and we somewhat already know the outcome of the story at the very beginning. The village, where Hasan and his family live is attacked and his father Halil dies. Halil's mother starts to blame Esme for the death of her son. Because Esme is so beautiful, there are a lot of men who express interest for her even before the death of Halil. According to tradition, Halil's death needs to be avenged - either Esme gets killed by Halil's brothers or Hasan, or Hasan needs to leave his mother and never return. Much of the novel revolves on how to kill Esme. To make matters worse, the villagers are full of gossip and superstition. The nastiest things are whispered about Esme, and the villagers wholeheartedly believe that Halil is haunting them because his death hasn't been avenged yet. But we also meet two kind voices (an old man and a Kurdish man) who talk sense to Hasan and tell him that his mother's beauty is unique and because of that the villagers and Halil's family are angry at her. Halil's mother is the mother-in-law from hell who cannot accept the fact that her daughter-in-law is allowed to move on in life. It's supposedly about honour and reputation, but clearly it is patriarchal, illogical and unfair. Hasan's mother is seen as an object by both men and women. This book is a tragic depiction of patriarchy and the ending was just as expected.
Profile Image for Rıdvan.
542 reviews86 followers
October 3, 2016
Bir gün biri Halil'i öldürüyor. Koca Halil, yiğit Halil. Halil'in bir oğlu var, Hasan. Hasan da babası gibi bir yiğit oğlan. Gözü kara bir ateş parçası.
Halil'in birde karısı var, Esme. Güzeller güzeli Esme, kara bahtlı kem talihli güzel Esme. Güzellik Esme'nin boynundaki laneti. O kadar güzel o kadar güzel ki yedi köy onun güzelliğini konuşuyor. Erkeklerin aklında hep Esme, kadınların aklında hep Esme. Erkeklerin canı çekiyor, kadınlar kıskançlıklarından ölecekler.
Derken bir gün Halil'i vuruyorlar.
Ardından bütün köy ağız birliği etmiş gibi Halil'in katilini buluyorlar, Esme.
Esme nefreti köylüde almış yürümüş. Bu kadar güzel bir kadından nefret edilir mi hiç demeyin hemdr öyle nefret ediyorlar ki. Sahip olamadıkları asla yaklaşamadıkları bir hazine Esme. Ya benimsin ya toprağın diyip, gidip Halil'i vuruyorlar.
Peki neden Esme'yi değil de Halil'i.
Cevap çok basit. Çünkü Esme çok güzel. Kimse onun gözlerinin içine bakıpta tetiği çekemiyor.
Hemen mahalle baskısı başlıyor. Esme namussuz Esme katil kocasını ölüdürdü sırf köyün erkekleriyle doya doya beraber olabilmek için, zaten üstünden geçmeyen kalmamış ama Esme yine de doymazmış, öyle azgın bir karıymış, Hasan onu öldüreymiş yoksa namus temizlenmezmiş hem Halil hortlamış herkesler görürmüş rahmetli Halil'i. İntikamımı alıveren kanımı yerdem alıveren yokmu diye ağlarmış. Hasan günlerce aylarca bu hikayeleri dinledi. Köylü kendi yapamadığı katli Hasana yaptırmak istiyordu. El kadar çocuk bunca baskıya zaten basıl dayansın?
Yaşar Kemal efsanesi. Ne denir ki?
Profile Image for raShit.
367 reviews1 follower
December 30, 2018
"Baharda portakal çiçekleri öyle bir kokarmış ki kokularından insan sarhoş olurmuş..."
Profile Image for Nazife Derler.
98 reviews
July 28, 2024
Fısıltıların nasıl çığlıklara ve deliliğe dönüştüğünü anlatan toplumsal cinnet öyküsü. Çukurova’nın sıcağı, toprak insanının namus düşkünlüğü, cehaletin kendi kendini beslemesi, tek ve güçsüz bir kadının toplumda yer edinememesini Yaşar Kemal anlatabilirdi ancak. Okurken bir yandan sinirleniyorsunuz bir yandan bariz bir son var ve koşa koşa oraya ilerliyorsunuz. Bana Gabriel Garcia’nın Kırmızı Pazartesi’ni hatırlattı. Aynı çaresizlikle okudum.
Profile Image for Mustafa.
84 reviews
September 20, 2023
Yaşar Kemal, seni okumak o kadar keyifli ki anlatamam. Kısacık bir kitap ama toplum baskısını öyle güzel işlemiş ki okurken sizi bile afakanlar basıyor.
Profile Image for Semih Eker.
129 reviews16 followers
July 15, 2021
Yaşar Kemal’den yine buram buram Çukurova… Dilini de anlatımını da çok beğeniyorum, bu eserde de gayet güzel bir şekilde duyguları ve ortamı anlatmış diye düşünüyorum.
Profile Image for okumadan_olmaz.
174 reviews51 followers
July 31, 2017
Yılanı Öldürseler, gerçekte varolan ama varolduğuna inanmak istemediğim Anadolu insanının zifiri karanlık yüzünü anlatıyor.
8-9 yaşlarındaki Hasan'ın toplumsal baskılar sonucu, değişen psikolojisi ve gitgide yok olan insanlığının inanılmaz bir analizi var bu kitapta.
İnsan kisvesi altında bulunanların, kendileri karıncayı öldürmeye cesaret edemezken, küçücük çocuğu annesini öldürmeye nasıl adım adım hazırladıklarını okuyoruz.
Kulaktan dolma, aslı astarı olmayan, gerçeklikten uzak söylentilerin bir çocuğun yitip gitmesinde nasıl rol aldığını içim parçalanarak ve aynı zamanda sinirlenerek okuduğum harika bir eserdi Yılanı Öldürseler.
Profile Image for hacer.
45 reviews2 followers
August 7, 2024
anadolu irfanı kankaaaa…
sinirden saçlarımı yolacaktım okurken
Displaying 1 - 30 of 194 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.