Papers by Cemalettin Şahin

DergiPark (Istanbul University), Nov 1, 2016
Ortaçağ İslam dünyasının yetiştirdiği büyük düşünürlerinden biri olan İbn Haldun, 1332'de Tunus ş... more Ortaçağ İslam dünyasının yetiştirdiği büyük düşünürlerinden biri olan İbn Haldun, 1332'de Tunus şehrinde doğdu. Hayatı boyunca birçok önemli görevde bulunan düşünür; vezirlik, kâtiplik, şeyhlik ve kadılık gibi vazifeler yaptı. Ömrünün büyük bir kısmını Mağrip, Endülüs ve Mısır'da geçirmiş, bu süre zarfında Kuzey Afrika'nın büyük bir bölümüne seyahatler yapmıştır. Hayatının son yirmi dört yılını geçirdiği Kahire'de 1406 yılında vefat etmiştir. Birçok Ortaçağ âlimi gibi İbn Haldun da farklı ilimlerle meşgul olmuş; coğrafya, tarih, ekonomi, felsefe, sosyoloji, edebiyat ve siyaset gibi alanlarda çeşitli görüşler ortaya koymuştur. Bu çalışmada İbn Haldun'un beşeri coğrafya ekseninde coğrafi determinizm ile ilgili görüşleri ele alınmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda, İbn Haldun'un Kitâb'ül-İber adlı umumi tarihe dair eserine giriş mahiyetinde yazdığı ve çoğu zaman müstakil bir eser olarak telakki edilen Mukaddime adlı eseri coğrafi bakış açısı ile incelenmiştir. Çalışmada, ulusal ve uluslararası arası kaynaklardan faydalanılarak coğrafi determinizm akımının kısa bir tarihçesi verilerek genel bir kavramsal çerçeve oluşturulmaya çalışılmıştır. Daha sonra İbn Haldun'un coğrafi determinizmle ilgili görüşleri kendisinden asırlar sonra ortaya çıkan modern coğrafyadaki determinist görüşler ile mukayese edilmeye çalışılmıştır. Bu çalışma ile birlikte 19. yüzyılın sonlarında doğru akademik coğrafya çalışmalarında bir hayli yaygın olan coğrafi determinizm fikrinin, esas itibariyle 14. yüzyılda İbn Haldun tarafından ele alındığı anlaşılmıştır.

Cumhuriyet doneminde Turk cografyacilar tarafindan calisilan konulardan biri de cografya terimler... more Cumhuriyet doneminde Turk cografyacilar tarafindan calisilan konulardan biri de cografya terimleri olmustur. Bu konudaki calismalar 1930’lu yillarin sonlarina dogru baslamis, ilk onemli adimlar 1941 yilinda yapilan Birinci Cografya Kongresi’nde atilmistir. Muteakip yillarda cografya terimleri konusunda cesitli calismalar yapilmis, makale ve sozlukler yayimlanmistir. Bunlar icinde sozluklerin ayri bir yeri vardir. Cografya, cografya terimleri, fiziki cografya ve jeomorfoloji sozlukleri yayimlanmis, boylece azimsanmayacak bir kulliyat ortaya cikmistir. Bu calismanin konusu, Cumhuriyet donemi cografya kulliyatinin onemli bir parcasini olusturan cografya sozlukleridir. Cografi terimlerinin Turkce karsiliklarini veren, onlari aciklayan cografya sozlukleri, cografi terminolojinin olusmasi ve yerlesmesinde onemli bir rol oynamistir. Ozellikle lisans ve lisansustu cografya ogrencileri, cografya ogretmenleri ve bu alanda calisanlar icin temel basvuru kaynaklarindan biri olmustur. Bu konuda l...

Ortacag Islam dunyasinin yetistirdigi buyuk dusunurlerinden biri olan Ibn Haldun, 1332de Tunus se... more Ortacag Islam dunyasinin yetistirdigi buyuk dusunurlerinden biri olan Ibn Haldun, 1332de Tunus sehrinde dogdu. Hayati boyunca bircok onemli gorevde bulunan buyuk dusunur; vezirlik, kâtiplik, seyhlik ve kadilik gibi vazifeler yapti. Omrunun buyuk bir kismini Magrip, Endulus ve Misirda gecirmis, bu sure zarfinda Kuzey Afrikanin buyuk bir bolumune seyahatler yapmistir. Hayatinin son yirmi dort yilini gecirdigi Kahirede 1406 yilinda vefat etmistir. Bircok Ortacag âlimi gibi Ibn Haldun da farkli ilimlerle mesgul olmus; cografya, tarih, ekonomi, felsefe, sosyoloji, edebiyat ve siyaset gibi alanlarda cesitli gorusler ortaya koymustur. Bu calismada Ibn Haldunun beseri cografya ekseninde cografi determinizm ile ilgili gorusleri ele alinmaya calisilmistir. Bu baglamda, Ibn Haldunun Kitâbul-Iber adli umumi tarihe dair eserine giris mahiyetinde yazdigi ve cogu zaman mustakil bir eser olarak telakki edilen Mukaddime adli eseri cografi bakis acisi ile incelenmistir. Ulusal ve uluslararasi arasi k...

Marmara Coğrafya Dergisi, 2015
Kocaeli Platosu üzerinde yer alan Çayağzı (Riva) Havzası, yaklaşık olarak 853 km²'lik bir su topl... more Kocaeli Platosu üzerinde yer alan Çayağzı (Riva) Havzası, yaklaşık olarak 853 km²'lik bir su toplama alanına sahiptir (Şekil 1). Jeolojik, jeomorfoljik anlamda bir havza ünitesi oluşturan saha, aynı zamanda İstanbul'un önemli su havzalarından bir tanesini karşılamaktadır. Havzayı drene eden Çayağzı (Riva) Deresi, güneydoğuda Kocaeli İli topraklarından kaynaklanarak, kuzeyde Çayağzı (Riva) Köyü yakınında Karadeniz'e dökülür. Havzanın orta bölümlerine yerleşmiş olan Ömerli Baraj Gölü, başta Anadolu Yakası olmak üzere, İstanbul İli'nin su ihtiyacını karşılayan en önemli kaynaktır. Havzanın günümüzde ve gelecekte sürdürülebilir bir biçimde kullanımı açısından doğal ortam koşullarının sunduğu fırsatların ve risklerin analiz edilmesi önem taşımaktadır. Bu hususta, jeolojik kapsamda; 1 Marmara Üniversitesi BAPKO tarafından, SOS-E-12613-0280 nolu proje olarak desteklenmiştir. NURİYE GARİPAĞAOĞLU-CEMALETTİN ŞAHİN-ALİ ÇEKER-CELAL ŞENOL 49 tektonik tehditlerle birlikte litolojik potansiyelin belirlenip kullanım imkânlarının ve bu alandaki risklerin değerlendirilmesi gerekir. Ayrıca jeomorfolojik potansiyelin sorunlarıyla (eğim, heyelan, vs) birlikte belirlenmesi ve önlem alınması, su varlığının tespiti, kalitesinin korunarak yönetilmesi, taşkın-çekik ve sel gibi risklerin incelenmesi ve çözüm üretilmesi önem taşımaktadır.

İbn Haldun’un Mukaddime’sinde İktisadi Coğrafya
Öneri Dergisi, Jul 1, 2018
Öz Ortaçağ coğrafyacıları, İlkçağ coğrafi bilgi birikiminden istifade ederek, bu birikimi zenginl... more Öz Ortaçağ coğrafyacıları, İlkçağ coğrafi bilgi birikiminden istifade ederek, bu birikimi zenginleştir-miş ve modern döneme taşımışlardır. Bu anlamda Ortaçağ coğrafyacıları İlkçağ ve modern dönem arasında köprü vazifesi görmüşlerdir. Bu vazifeyi yapan dönemin önemli coğrafyacılarından birisi de İbn Haldun' dur. İbn Haldun coğrafya bilimini yakından ilgilendiren çevresel determinizm, yedi ik-lim bölgesi, yerleşme ve iktisat gibi konularda önemli tespitlerde bulunmuştur. Bu çalışmada, ekono-mik coğrafyanın prensipleri ile İbn Haldun'un iktisadi anlamda öne sürdüğü görüşleri incelenmiştir. Zira İbn Haldun, hem yaptığı gözlemler hem de yazılı kaynaklardan elde ettiği bilgi ve tecrübe ile be-şeri coğrafya ekseninde bazı iktisadi görüşler ortaya koymuştur. Bu görüşlere, coğrafyada önemli bir veri kaynağı olan gezi-gözlem metodu ile ulaşmış, bu anlamda kendisinden sonra gelen coğrafyacıla-rın öncüsü olmuştur. Bu bağlamda, Mukaddime isimli eseri coğrafi bakış açısı ile tahkik edilecek; İbn Haldun'un fikirleri ve modern coğrafyacıların görüşleri aynı zeminde tartışılacaktır. Çalışmada, İbn Haldun'un modern iktisadi coğrafyanın temel sayılabilecek bir takım görüşleri, modern coğrafyanın kuruluşundan – yaklaşık olarak beş asır önce – öne sürdüğü anlaşılmıştır.

Beykoz 2020 Sempozyumu Tebliğler Kitabı, 2021
Özet
Boğaziçi’nin tarihi yerleşmelerinden biri olan Anadoluhisarı’nı konu alan bu çalışmada,
14. ... more Özet
Boğaziçi’nin tarihi yerleşmelerinden biri olan Anadoluhisarı’nı konu alan bu çalışmada,
14. yüzyıl sonlarında inşâ edilen bir hisara bağlı olarak teşekkül eden
yerleşmenin tarihi süreç içindeki gelişimi incelenmiştir. Bu inceleme, özellikle 20.
yüzyıl başlarından günümüze kadar olan dönemin mekânsal gelişiminin izahından
oluşur. Kuruluşuna neden olan hisardan dolayı bir garnizon yerleşmesi olan ve
Osmanlı döneminde özellikle Kâğıthane’nin sayfiye mekânı olma özelliğini hayli
kaybetmesinden sonra, 18 ve 19. yüzyılda İstanbul’un önemli sayfiyelerinden biri
haline gelen Anadoluhisarı’nda yerleşmenin gelişimi coğrafî bakış açısıyla değerlendirilmiştir.
1950 ve 1980’li yıllarda mekânsal gelişimin hızlandığı Anadoluhisarı’nda,
bu sürece etki eden coğrafi faktörlere yer verilmiş, yerleşmenin gelişimi
20. yüzyıl başlarından itibaren farklı tarihlere ait harita ve planlar kullanılmak suretiyle
açıklanmıştır. Bir hisar etrafında küçük bir yerleşme olarak teşekkül eden
Anadoluhisarı, mekânsal gelişiminin en önemli safhalarını 1950 ve 1980’li yıllar sonrasında yaşamıştır. Bu süreçte yeni yerleşim alanları ortaya çıkmış, yerleşme
özellikle kuzeydoğu, doğu ve güneydoğu yönlerinde sahasını genişletmiş ve bu gelişmeler
sonrasında İstanbul metropolünün bir parçası haline gelmiştir.
Anahtar Kelimeler: Anadoluhisarı, Anadolu Hisarı, İstanbul, Boğaziçi, mekânsal
gelişim, şehir coğrafyası

ÖZET
Coğrafi özellikleri yer adı olarak kullanmak yaygın bir ad verme yöntemidir. Bu şekilde isim... more ÖZET
Coğrafi özellikleri yer adı olarak kullanmak yaygın bir ad verme yöntemidir. Bu şekilde isimlendirme sokak adları için de geçerlidir. İsimlendirmenin yapıldığı yer ve yakın çevrenin coğrafi bir özelliği veya unsuru sokak adı olarak kullanmak yaygın bir adlandırma biçimidir. Bu sayede coğrafi mekânına dair çeşitli bilgiler geçmişten bugüne ulaşma imkânı bulur.
İstanbul’da çok sayıda sokak, coğrafi mekânda mevcut bir özellikten isim almıştır. Bunlar arasında hidrografik unsurlara ait sokak adları da vardır.
Sokak adı olarak kullanılan hidrografik unsurlar arasında dere en çok kullanılan isimdir. Ayrıca çeşme ve su terazisi gibi su mimarisiyle ilgili olanlar yanında, suyla alakalı meslek adlarından ileri gelen sokak isimleri de vardır. Bu isimler, Türk kültüründe ad verme ve isimlendirmede hidrografik unsurların rolünü göstermesi bakımdan önemlidir.
İstanbul’da hidrografik özellik ve terimlerden isim almış sokak adlarının incelendiği bu çalışmada temel amaç, İstanbul sokak adlarında su ve suyla alakalı unsurların yeri ve önemini coğrafi isimler üzerinden tespit etmektir. Bu coğrafi isimler sadece hidrografik kökenli, yani suyla alakalı sokak adlarıyla sınırlı tutulmuştur. Bunun başlıca sebebi, coğrafi isimlerin tamamının bu çalışma kapsamına sığmayacak kadar geniş olmasıdır.

Giriş
Türkiye mülki idare bölümlerinden biri olan ilçelerin kurulması, kaldırılması,
adlarının, b... more Giriş
Türkiye mülki idare bölümlerinden biri olan ilçelerin kurulması, kaldırılması,
adlarının, bağlılıklarının, merkez ve sınırlarının belirtilmesi ve değiştirilmesi İl
İdaresi Kanunu’nda belirtilen hükümlere göre yapılır. Buna göre ilçe sınırlarının
değiştirilmesi işlemi İçişleri Bakanlığı’nın kararı ve Cumhurbaşkanı onayı
ile gerçekleşir. İlgili kanunda mülki idare bölümlerde yukarıda belirtilen işlemlerin
yapılmasında iki temel kriter esas alınmıştır. Başlangıçta coğrafi durum ve
ekonomik ilişkiler olarak belirtilmiş olan bu kriterlere daha sonra 1964’te kamu
hizmetleri gereği kriteri eklenmiştir.1 Araştırmamıza konu olan Üsküdar ilçesi
idari sınırlarının değiştirilmesinde de bu kriterlerin etkili olduğu söylenebilir.
İlgili kanun ve yönetmeliklerde bu genel kriterlerin dışında ilçe idari sınırlarının
hangi esaslara göre tespit edileceği konusunda somut herhangi bir kriter belirtilmemiştir.
Nitekim, mülki idare bölümlerden olan iller için de sınırlarının nasıl
oluşturulduğuna ilişkin herhangi bir kriterin olmadığı, sınır değişikliğinde temel
alınabilecek bir veri veya yasal bir dayanak bulunmadığı vurgulanmıştır.2 Bu durum,
yani yasal mevzuatın konuyla ilgili somut kriterler getirmeyişi, Türkiye’de
idari sınırların sık sık değişmesinin en önemli sebeplerinden biri olmuştur.

Öz Ortaçağ İslam dünyasının yetiştirdiği büyük düşünürlerinden biri olan İbn Haldun, 1332'de Tunu... more Öz Ortaçağ İslam dünyasının yetiştirdiği büyük düşünürlerinden biri olan İbn Haldun, 1332'de Tunus şehrinde doğdu. Hayatı boyunca birçok önemli görevde bulunan düşünür; vezirlik, kâtiplik, şeyhlik ve kadılık gibi vazifeler yaptı. Ömrünün büyük bir kısmını Mağrip, Endülüs ve Mısır'da geçirmiş, bu süre zarfında Kuzey Afrika'nın büyük bir bölümüne seyahatler yapmıştır. Hayatının son yirmi dört yılını geçirdiği Kahire'de 1406 yılında vefat etmiştir. Birçok Ortaçağ âlimi gibi İbn Haldun da farklı ilimlerle meşgul olmuş; coğrafya, tarih, ekonomi, felsefe, sosyoloji, edebiyat ve siyaset gibi alanlarda çeşitli görüşler ortaya koymuştur. Bu çalışmada İbn Haldun'un beşeri coğrafya ekseninde coğrafi determinizm ile ilgili görüşleri ele alınmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda, İbn Haldun'un Kitâb'ül-İber adlı umumi tarihe dair eserine giriş mahiyetinde yazdığı ve çoğu zaman müstakil bir eser olarak telakki edilen Mukaddime adlı eseri coğrafi bakış açısı ile incelenmiştir. Çalışmada, ulusal ve uluslararası arası kaynaklardan faydalanılarak coğrafi determinizm akımının kısa bir tarihçesi verilerek genel bir kavramsal çerçeve oluşturulmaya çalışılmıştır. Daha sonra İbn Haldun'un coğrafi determinizmle ilgili görüşleri kendisinden asırlar sonra ortaya çıkan modern coğrafyadaki determinist görüşler ile mukayese edilmeye çalışılmıştır. Bu çalışma ile birlikte 19. yüzyılın sonlarında doğru akademik coğrafya çalışmalarında bir hayli yaygın olan coğrafi determinizm fikrinin, esas itibariyle 14. yüzyılda İbn Haldun tarafından ele alındığı anlaşılmıştır. Abstract Ibn Khaldun, who is one of the world's great thinkers raised by Medieval Islam, was born in Tunis in 1332. The great thinker has made many important tasks through his life such as; vizier, clerk, sheikh and judge. He spent most of his life in Maghreb, Andalusia, Egypt and during this period, he travelled a large part of North Africa. In 1406 he died in Cairo where he spent the last twenty-four years of his life. Like many Medieval scholars, Ibn Khaldun has interested in different sciences and he has revealed various opinions in such as; geography, history, economics, philosophy, sociology, literature and politics. In this study, the geographical determinism views of Ibn Khaldun have been discussed within the scope of human geography. In this context Ibn Khaldun's Muqaddimah, which is an introduction to Kitâb'ul Iber (general history) and usually considered as an independent study, has been analyzed by geographical perspective. A brief history of the geographical determinism has been tried to fit a general conceptual framework by benefiting from national and international sources. Ibn Khaldun's ideas about geographical determinism has been tried to compare with the determinist views in modern geography that emerged hundreds of years after him. The study found out that, Ibn Khaldun already discussed the principles of geographical determinism in 14 th century, which was quite common in academic geography in 19 th century.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında, 1927’de, İstanbul
vilayeti 7 kazadan ibaretti. Bunlar; İstanbul (Me... more Cumhuriyet’in ilk yıllarında, 1927’de, İstanbul
vilayeti 7 kazadan ibaretti. Bunlar; İstanbul (Merkez),1
Adalar, Bakırköy, Beyoğlu, Çatalca, Şile ve Üsküdar’dı.2
Bunlardan İstanbul (Merkez), Adalar, Bakırköy, Beyoğlu
ve Üsküdar’ın kaza merkezi, İstanbul Belediyesi
sınırına dâhildi.
Uploads
Papers by Cemalettin Şahin
Boğaziçi’nin tarihi yerleşmelerinden biri olan Anadoluhisarı’nı konu alan bu çalışmada,
14. yüzyıl sonlarında inşâ edilen bir hisara bağlı olarak teşekkül eden
yerleşmenin tarihi süreç içindeki gelişimi incelenmiştir. Bu inceleme, özellikle 20.
yüzyıl başlarından günümüze kadar olan dönemin mekânsal gelişiminin izahından
oluşur. Kuruluşuna neden olan hisardan dolayı bir garnizon yerleşmesi olan ve
Osmanlı döneminde özellikle Kâğıthane’nin sayfiye mekânı olma özelliğini hayli
kaybetmesinden sonra, 18 ve 19. yüzyılda İstanbul’un önemli sayfiyelerinden biri
haline gelen Anadoluhisarı’nda yerleşmenin gelişimi coğrafî bakış açısıyla değerlendirilmiştir.
1950 ve 1980’li yıllarda mekânsal gelişimin hızlandığı Anadoluhisarı’nda,
bu sürece etki eden coğrafi faktörlere yer verilmiş, yerleşmenin gelişimi
20. yüzyıl başlarından itibaren farklı tarihlere ait harita ve planlar kullanılmak suretiyle
açıklanmıştır. Bir hisar etrafında küçük bir yerleşme olarak teşekkül eden
Anadoluhisarı, mekânsal gelişiminin en önemli safhalarını 1950 ve 1980’li yıllar sonrasında yaşamıştır. Bu süreçte yeni yerleşim alanları ortaya çıkmış, yerleşme
özellikle kuzeydoğu, doğu ve güneydoğu yönlerinde sahasını genişletmiş ve bu gelişmeler
sonrasında İstanbul metropolünün bir parçası haline gelmiştir.
Anahtar Kelimeler: Anadoluhisarı, Anadolu Hisarı, İstanbul, Boğaziçi, mekânsal
gelişim, şehir coğrafyası
Coğrafi özellikleri yer adı olarak kullanmak yaygın bir ad verme yöntemidir. Bu şekilde isimlendirme sokak adları için de geçerlidir. İsimlendirmenin yapıldığı yer ve yakın çevrenin coğrafi bir özelliği veya unsuru sokak adı olarak kullanmak yaygın bir adlandırma biçimidir. Bu sayede coğrafi mekânına dair çeşitli bilgiler geçmişten bugüne ulaşma imkânı bulur.
İstanbul’da çok sayıda sokak, coğrafi mekânda mevcut bir özellikten isim almıştır. Bunlar arasında hidrografik unsurlara ait sokak adları da vardır.
Sokak adı olarak kullanılan hidrografik unsurlar arasında dere en çok kullanılan isimdir. Ayrıca çeşme ve su terazisi gibi su mimarisiyle ilgili olanlar yanında, suyla alakalı meslek adlarından ileri gelen sokak isimleri de vardır. Bu isimler, Türk kültüründe ad verme ve isimlendirmede hidrografik unsurların rolünü göstermesi bakımdan önemlidir.
İstanbul’da hidrografik özellik ve terimlerden isim almış sokak adlarının incelendiği bu çalışmada temel amaç, İstanbul sokak adlarında su ve suyla alakalı unsurların yeri ve önemini coğrafi isimler üzerinden tespit etmektir. Bu coğrafi isimler sadece hidrografik kökenli, yani suyla alakalı sokak adlarıyla sınırlı tutulmuştur. Bunun başlıca sebebi, coğrafi isimlerin tamamının bu çalışma kapsamına sığmayacak kadar geniş olmasıdır.
Türkiye mülki idare bölümlerinden biri olan ilçelerin kurulması, kaldırılması,
adlarının, bağlılıklarının, merkez ve sınırlarının belirtilmesi ve değiştirilmesi İl
İdaresi Kanunu’nda belirtilen hükümlere göre yapılır. Buna göre ilçe sınırlarının
değiştirilmesi işlemi İçişleri Bakanlığı’nın kararı ve Cumhurbaşkanı onayı
ile gerçekleşir. İlgili kanunda mülki idare bölümlerde yukarıda belirtilen işlemlerin
yapılmasında iki temel kriter esas alınmıştır. Başlangıçta coğrafi durum ve
ekonomik ilişkiler olarak belirtilmiş olan bu kriterlere daha sonra 1964’te kamu
hizmetleri gereği kriteri eklenmiştir.1 Araştırmamıza konu olan Üsküdar ilçesi
idari sınırlarının değiştirilmesinde de bu kriterlerin etkili olduğu söylenebilir.
İlgili kanun ve yönetmeliklerde bu genel kriterlerin dışında ilçe idari sınırlarının
hangi esaslara göre tespit edileceği konusunda somut herhangi bir kriter belirtilmemiştir.
Nitekim, mülki idare bölümlerden olan iller için de sınırlarının nasıl
oluşturulduğuna ilişkin herhangi bir kriterin olmadığı, sınır değişikliğinde temel
alınabilecek bir veri veya yasal bir dayanak bulunmadığı vurgulanmıştır.2 Bu durum,
yani yasal mevzuatın konuyla ilgili somut kriterler getirmeyişi, Türkiye’de
idari sınırların sık sık değişmesinin en önemli sebeplerinden biri olmuştur.
vilayeti 7 kazadan ibaretti. Bunlar; İstanbul (Merkez),1
Adalar, Bakırköy, Beyoğlu, Çatalca, Şile ve Üsküdar’dı.2
Bunlardan İstanbul (Merkez), Adalar, Bakırköy, Beyoğlu
ve Üsküdar’ın kaza merkezi, İstanbul Belediyesi
sınırına dâhildi.
Boğaziçi’nin tarihi yerleşmelerinden biri olan Anadoluhisarı’nı konu alan bu çalışmada,
14. yüzyıl sonlarında inşâ edilen bir hisara bağlı olarak teşekkül eden
yerleşmenin tarihi süreç içindeki gelişimi incelenmiştir. Bu inceleme, özellikle 20.
yüzyıl başlarından günümüze kadar olan dönemin mekânsal gelişiminin izahından
oluşur. Kuruluşuna neden olan hisardan dolayı bir garnizon yerleşmesi olan ve
Osmanlı döneminde özellikle Kâğıthane’nin sayfiye mekânı olma özelliğini hayli
kaybetmesinden sonra, 18 ve 19. yüzyılda İstanbul’un önemli sayfiyelerinden biri
haline gelen Anadoluhisarı’nda yerleşmenin gelişimi coğrafî bakış açısıyla değerlendirilmiştir.
1950 ve 1980’li yıllarda mekânsal gelişimin hızlandığı Anadoluhisarı’nda,
bu sürece etki eden coğrafi faktörlere yer verilmiş, yerleşmenin gelişimi
20. yüzyıl başlarından itibaren farklı tarihlere ait harita ve planlar kullanılmak suretiyle
açıklanmıştır. Bir hisar etrafında küçük bir yerleşme olarak teşekkül eden
Anadoluhisarı, mekânsal gelişiminin en önemli safhalarını 1950 ve 1980’li yıllar sonrasında yaşamıştır. Bu süreçte yeni yerleşim alanları ortaya çıkmış, yerleşme
özellikle kuzeydoğu, doğu ve güneydoğu yönlerinde sahasını genişletmiş ve bu gelişmeler
sonrasında İstanbul metropolünün bir parçası haline gelmiştir.
Anahtar Kelimeler: Anadoluhisarı, Anadolu Hisarı, İstanbul, Boğaziçi, mekânsal
gelişim, şehir coğrafyası
Coğrafi özellikleri yer adı olarak kullanmak yaygın bir ad verme yöntemidir. Bu şekilde isimlendirme sokak adları için de geçerlidir. İsimlendirmenin yapıldığı yer ve yakın çevrenin coğrafi bir özelliği veya unsuru sokak adı olarak kullanmak yaygın bir adlandırma biçimidir. Bu sayede coğrafi mekânına dair çeşitli bilgiler geçmişten bugüne ulaşma imkânı bulur.
İstanbul’da çok sayıda sokak, coğrafi mekânda mevcut bir özellikten isim almıştır. Bunlar arasında hidrografik unsurlara ait sokak adları da vardır.
Sokak adı olarak kullanılan hidrografik unsurlar arasında dere en çok kullanılan isimdir. Ayrıca çeşme ve su terazisi gibi su mimarisiyle ilgili olanlar yanında, suyla alakalı meslek adlarından ileri gelen sokak isimleri de vardır. Bu isimler, Türk kültüründe ad verme ve isimlendirmede hidrografik unsurların rolünü göstermesi bakımdan önemlidir.
İstanbul’da hidrografik özellik ve terimlerden isim almış sokak adlarının incelendiği bu çalışmada temel amaç, İstanbul sokak adlarında su ve suyla alakalı unsurların yeri ve önemini coğrafi isimler üzerinden tespit etmektir. Bu coğrafi isimler sadece hidrografik kökenli, yani suyla alakalı sokak adlarıyla sınırlı tutulmuştur. Bunun başlıca sebebi, coğrafi isimlerin tamamının bu çalışma kapsamına sığmayacak kadar geniş olmasıdır.
Türkiye mülki idare bölümlerinden biri olan ilçelerin kurulması, kaldırılması,
adlarının, bağlılıklarının, merkez ve sınırlarının belirtilmesi ve değiştirilmesi İl
İdaresi Kanunu’nda belirtilen hükümlere göre yapılır. Buna göre ilçe sınırlarının
değiştirilmesi işlemi İçişleri Bakanlığı’nın kararı ve Cumhurbaşkanı onayı
ile gerçekleşir. İlgili kanunda mülki idare bölümlerde yukarıda belirtilen işlemlerin
yapılmasında iki temel kriter esas alınmıştır. Başlangıçta coğrafi durum ve
ekonomik ilişkiler olarak belirtilmiş olan bu kriterlere daha sonra 1964’te kamu
hizmetleri gereği kriteri eklenmiştir.1 Araştırmamıza konu olan Üsküdar ilçesi
idari sınırlarının değiştirilmesinde de bu kriterlerin etkili olduğu söylenebilir.
İlgili kanun ve yönetmeliklerde bu genel kriterlerin dışında ilçe idari sınırlarının
hangi esaslara göre tespit edileceği konusunda somut herhangi bir kriter belirtilmemiştir.
Nitekim, mülki idare bölümlerden olan iller için de sınırlarının nasıl
oluşturulduğuna ilişkin herhangi bir kriterin olmadığı, sınır değişikliğinde temel
alınabilecek bir veri veya yasal bir dayanak bulunmadığı vurgulanmıştır.2 Bu durum,
yani yasal mevzuatın konuyla ilgili somut kriterler getirmeyişi, Türkiye’de
idari sınırların sık sık değişmesinin en önemli sebeplerinden biri olmuştur.
vilayeti 7 kazadan ibaretti. Bunlar; İstanbul (Merkez),1
Adalar, Bakırköy, Beyoğlu, Çatalca, Şile ve Üsküdar’dı.2
Bunlardan İstanbul (Merkez), Adalar, Bakırköy, Beyoğlu
ve Üsküdar’ın kaza merkezi, İstanbul Belediyesi
sınırına dâhildi.
Mukaddime, Orta Çağ’ın son coğrafyacılarından İbn Haldun tarafından Kitab’ul İber isimli dünya tarihi eserine giriş mahiyetinde yazılmıştır. Ancak adı geçen eser için yazılan bu giriş, daha sonra müstakil bir eser halini almıştır. Birçok dile çevrilmiş olan Mukaddime coğrafya, tarih, sosyoloji ve siyaset gibi disiplinlerde çalışan sosyal bilimcilerin temel kaynaklarından biri olmuştur. Eserin bu denli ilgi görmesinin nedenlerini, hiç şüphesiz müellifin yapmış olduğu tespit ve vardığı sonuçlar ile eserin muhteva ve metodolojisinde aramak gerekir.
Bu çalışmanın konusunu, Mukaddime’de kullanılan coğrafi kaynaklar teşkil eder. Bu bağlamda Mukaddime’de zikredilen ve yer yer alıntılar yapılan coğrafi kaynaklar ve bunlardan faydalanış biçimi ele alınmıştır. Eserde yer alan coğrafi bilgilerin bir kısmı daha önce yaşamış coğrafyacıların eserlerinden istifade edilerek yazılmıştır. Çalışmada bunlara örnekler verilmiştir. Çalışmanın temel amacı, Mukaddime’den önce yazılmış coğrafi eserlerin İbn Haldun’un meşhur eserine katkı ve etkisini incelemektir. Bu sayede İbn Haldun’un coğrafya görüşünün oluşumunda bu eserlerin önemine dikkat çekilmiştir.
Anahtar Kelimeler: İbn Haldun, Mukaddime, Coğrafya, Coğrafyacılar, Orta Çağ