Tartışma:Namık Kemal
Konu ekleVikiproje Edebiyat | (B-sınıf, Az-önem) | ||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Vikiproje Biyografi | (B-sınıf, Orta-önem) | ||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Vikiproje Arnavutluk | (B-sınıf, Az-önem) | ||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Burası Namık Kemal adlı madde üzerindeki değişikliklerin konuşulduğu tartışma sayfasıdır. Maddenin konusunun genel olarak tartışıldığı bir forum değildir. |
|||
|
ekleme
[kaynağı değiştir]eşi ve oğlu hakkında ufak eklemeler yaptım umaırm katkımız olmuştur bu vatan şairinin sayfasında.
çelişki
[kaynağı değiştir]Tekirdağ’daki evlerinin civarında bulunan tekkenin şeyhi Tokatlı Hafız Ali Rıza Efendi kendisine “Mehmed Kemal” adını verdi ifadesiyle buradaki [1] Tokatlı hafız ali rıza efendi 1851 doğumludur ifadesi çelişiyor. Başka kaynaklardan doğrulanabilir mi? --Tacci2023 02:30, 2 Aralık 2011 (UTC)
Namık Kemal Türkçü yahut Türk milliyetçisi değil ümmetçi (pan-İslamcı) ve Osmanlıcıdır
[kaynağı değiştir]- Edebî eserlerinden anlaşıldığı üzere Namık Kemal, reformcu bir Osmanlıcı ve ümmetçidir. Maddenin giriş kısmındaki "Türk milliyetçiliğinin öncülerinden" ifadesi "Türk milliyetçiliğine ilham kaynağı olmuş" ile değiştirilip en alttaki "Türkçüler" kategorisi tarafımca kaldırılacaktır. @Akay Çelebi, dilerseniz siz de bu konuya dair yorum yapabilirsiniz. Aşağıdaki metin konuyla ilgili bir kaynak teşkil etmekte olup Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanı Nurullah Ankut'un "Bin Kalıplı Doğu Perinçek ve PDA Avanesi’nin İhanete Karmış Hazin Siyasi Serüvenine Dair" başlıklı konuşmalarından 22'ncisinin metninden alıntıdır. (Arşiv bağlantısı: [2])
“ | ...
Bin Kalıplı’nın dayandığı en son nokta; Genç Osmanlılar, Namık Kemal ve arkadaşları. Bunların ideolojileri ne? Osmanlı’yı reforme etme. Namık Kemal’inse savunduğu ideolojik sistem gericidir. Namık Kemal “İttihad-ı İslâm”-İslam Birliği taraftarıdır. Bu adla makale yazmış, bu görüşünü işleyen “Celaleddin Harzemşah” adında oynanmak için değil de kendi ifadesiyle “okunmak için” bir tiyatro oyunu yazmıştır. Bu eserinde İslam Birliği düşüncesini sanatsal bir form içinde etkileyici biçimde ortaya koymasından etkilenen 2. Abdülhamit, Namık Kemal’i “Bâlâ Rütbesi Nişanı” ile ödüllendirmiştir. 27 Haziran 1872 tarihli İbret Gazetesi’nde yayımlanan İttihad-ı İslam başlıklı makalesinden de bir örnek verelim, birkaç satır aktararak: “Lâkin maksat İttihad-ı İslâm olunca bittabi hudud-ı Osmaniye derûnuna inhisar edemez. Ve o kadar umumî tutulacak bir arzunun beka ve revacı ise zann-ı acizânemizce ancak siyaset ve mezhep devâ’îsinden bütün bütün tecrîdiyle hâsıl olabilir.” (agy) Günümüz Türkçesiyle: “Fakat amaç İslam’ın birliği olunca doğaldır ki Osmanlı sınırları içine hapsolunamaz. Ve o kadar genel tutulacak bir arzunun kalıcılığı-ölümsüzlüğü ve yaygınlığı ise kanımca ancak siyaset ve mezhep isteklerinden (çıkarlarından) bütün bütün arındırılmasıyla gerçekleşebilir-sağlanabilir.” İşte bu ümmetçi, dolayısıyla da Ortaçağcı ideolojisinden dolayı bugünün Nurcuları yani Said Nursi Tarikatı mensupları Namık Kemal’i benimserler. Görelim onu da: “Risale-i Nur’da Namık Kemal “Vefat yıldönümü (02.12.1888) münasebetiyle… “Bediüzzaman, Muhakemat isimli eserinde “Büyük adam her şeyde büyük olmak lâzım gelmez. Herkes kendi san’atında büyüktür” der. Dolayısıyla Divan-ı Harb-i Örfî isimli eserinin Yedinci Cinayet kısmında bahsi geçen Sultan Selim, Şeyh Cemaleddin-i Efgani, Mısır müftüsü merhum Muhammed Abdüh, müfrit âlimlerden Ali Süavi, Hoca Tahsin ve İttihâd-ı İslâm’ı hedef tutan Namık Kemal ve Sultan Selim’e “İttihad-ı İslâm”a (İslâm Birliğine) sahip çıktıkları noktadan ele almıştır. Yoksa ismi geçen zatların her biri diğer insanlar gibi bazı kusurlara sahip olabilirler. Ama bu, onların İttihad-ı İslâm gibi önemli bir konuda isabetli fikirler taşımalarına engel değildir. Hatta yeri gelmişken, Üstadın “fena ve fani bir adamın güzel ve baki şöyle bir sözü var” diyerek iktibas yaptığına da dikkat çekelim. “(…) “Bediüzzaman’ın İttihad-ı İslâm fikrinde selefleri arasında saydığı Namık Kemal, eserlerinde ittihad-ı İslâmın önemini ve lüzumunu açık ve kararlı bir şekilde ifade etmektedir. Özellikle Magosa’da yazmaya başladığı, ancak uzun bir aradan sonra 1881 yılında Midilli’de tamamlayabildiği “Celâleddin Harizmşah’’ isimli eserinde İttihad-ı İslâm görüşlerini net bir şekilde görmek mümkündür. Türk Edebiyatının tiyatro formunda yazılan ilk eserlerinden olan Celâleddin Harizmşah’ta, Moğol istilâsına karşı, İslâm birliği fikri Celâleddin’in ağzından çok kuvvetli bir şekilde ve İslâm âlemini koruyabilecek en önemli düşünce olarak ifade edilmektedir. Bu eser, Namık Kemal’in üzerinde en çok çalıştığı ve en çok sevdiği eseridir. Ölümüne yakın yıllarda yazdığı bu eserde Namık Kemal’in, İttihad-ı İslâm düşüncesini tamamen benimsediği ve Osmanlı Devleti’nde görülen problemlerin çözümünün de ancak bu yolla olabileceği noktasına geldiği görülmektedir” (http://www.saidnursi.de/risale-i-nur/risale-i-nur-isiginda/10840-risalei-nurda-namik-kemal.html) “Bediüzzaman, İttihad-ı İslam düşüncesinde Namık Kemal’i, selefleri arasında sayar. Namık Kemal, eserlerinde İslam birliğinin önemini ve lüzumunu açık ve kararlı bir şekilde ifade etmektedir. Özellikle Magosa’da yazmaya başladığı, ancak uzun bir aradan sonra 1881 yılında Midilli’de tamamlayabildiği ‘‘Celaleddin Harizmşah’’ isimli eserinde bu görüşlerini net bir şekilde görmek mümkündür.” (http://www.risalehaber.com/said-nursi-namik-kemal-selefimdir-73330h.htm) “Bediüzzaman Said Nursî’nin hürriyet meselesinde etkilendiği düşünürlerden birisi olan Namık Kemal de İttihad-ı İslâm’ı savunan aydınlardandır. Namık Kemal, Osmanlı aydınları içerisinde İttihad-ı İslâm terimini ilk defa kullanan düşünürdür. (Hürriyet Gazetesi, 10 Mayıs 1869). Namık Kemal “İttihad-ı İslâm” adlı makalesinde Batı karşısında geri kalmış olan İslâm âleminin bu durumdan kurtulabilmesi için samimiyetle İttihad-ı İslâm idealine bağlanılması gerektiğini belirtir. Namık Kemal, İslâm âleminin geri kalmasının en büyük nedenlerinden birisinin Müslümanlar arasındaki tefrikalar (ayrılıklar) olduğunu söylemektedir. Ayrılıkların adâvet duygularından ve mezhep farklılıklarından kaynaklandığını belirtir. Bu yüzden İttihad-ı İslâm idealinin siyaset ve mezhep davalarının üzerinde yürütülmesi halinde arzu edilen neticelerin alınabileceği sonucuna ulaşır. Bu makalesinde Babıâli ve diğer İslâm ülkeleri arasındaki iletişim kopukluklarına işaret eder ve İttihad-ı İslâm’ın öncelikle Müslümanlar arasındaki birlik, beraberlik ve uhuvveti arttırmaya, ahlâkı güçlendirmeye yönelik bir hedef olduğunu, siyasetin üstünde bir nitelik arz ettiğini şu sözleriyle anlatır: “Demek ki, ehl-i İslâm, suret-i ittihadını politika ağrazında veya mezhep mücadelelerinde değil, vaiz önlerinde, kitap sahifelerinde aramaya muhtaçtır.” (http://fullislam.blogcu.com/ittihadi-islam-dusuncesi-bediuzzaman-ve-cagdaslari/5395593) Çok açık bir şekilde görüldüğü gibi yoldaşlar, Namık Kemal de, Said-i Nursi de ümmetin kurtuluşunu İttihad-ı İslam’da görmektedirler. Tabiî Namık Kemal çağı gereği Osmanlı’nın kurtuluşunu da burada görmektedir. İşte bu sebepten dolayı biz Namık Kemal’in savunduğu sistemi gericilik olarak, Ortaçağcılık olarak, ümmetçilik olarak değerlendirmekteyiz. Namık Kemal’in milletten anladığı modern anlamdaki millet değil, ümmettir. Yani millet kelimesinin Arapça karşılığıdır. Özetçe yoldaşlar, bu sistem Ortaçağcılıktır, gericiliktir. Bu yönüyle Namık Kemal, bırakalım 1876’nın Birinci Meşrutiyetçilerini, 1856’daki Islahat Fermancılarını, 1839’daki Tanzimat Fermanı’nı Gülhane Parkı’nda okuyan Mustafa Reşit Paşa’dan bile geriye düşer. Onun (Paşa’nın) Padişahı Abdülmecit’ten, devamcısı Abdülaziz’den hatta daha eskilerde kalan 3. Selim’den ve 2. Mahmut’tan bile geriye düşer. Çünkü bu padişahlar ve Mustafa Reşit Paşa ve devamcısı olan Tanzimatçı paşalar Osmanlı’nın, Avrupa’nın ekonomik, teknolojik ve askeri gücü karşısında tutunamadığını görmüşler ve buna kendilerince çareler üretmeye çabalamışlardır. Yeniçeriliği kaldırıp onun yerine Batı tipi düzenli ordu kurmak istemişler ve kurmuşlardır. Ülkenin teknolojice gelişmesi ve teknolojiye dayanan bir donanma ve kara ordusu yaratmayı istemişler ve belli ölçüde de olsa başarmışlardır. Tabiî bu padişah ve paşalar, Avrupa’nın, Osmanlı’nın feodal düzeninden daha ileri bir sosyal düzeni temsil eden Kapitalizme geçtiğini bilinçlice görememişlerdir. Ekonomik ve teknolojik gelişmenin bu zamana göre ileri ekonomik ve sosyal sistemden kaynaklandığını görememişlerdir. Feodal sistem içinde Batının ekonomik düzeyini, teknolojisini yakalamaya çabalamışlardır. Yani hiç değilse geriliğin temel sebebinin ve Osmanlı’nın çöküşe doğru gidişinin işte bu ekonomik ve teknolojik gerilikten kaynaklandığını tespit edebilmişlerdir. O gerilikten kurtularak Osmanlı’yı güçlendirebileceklerini ummuşlardır. Namık Kemal’se yukarıda gördüğümüz gibi, bu gerçekleri görüp kavramaz. Bunlara kafa yormaz. Ona göre kurtuluş “İttihad-ı İslam”dadır. Yani Ortaçağın ümmetçiliğindedir. Peki Namık Kemal’in hiç mi tutulacak yanı yoktur? Vardır. O da metodudur. O metot gördüğümüz gibi, örgütlenmeyi ve başkaldırmayı, isyanı öngörür. |
” |
- Ullierlich 09:42, 8 Eylül 2017 (UTC)
"Durup ahkâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i millette / Çıkar âsâr-ı rahmet, ihtilâf-ı re'y-i ümmetten" Hurriyet kasîdesinden ümmetçiliğine işâret eden bir beyit. Yine aynı kasîdeden Osmanlıcılığına işâret eden bir beyit: "Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmâniyânız kim / Muhammerdir serâpâ mâyemiz hûn-ı hamiyetten" Akay Çelebi (mesaj) 18:59, 8 Eylül 2017 (UTC)