İçeriğe atla

Vikipedi:Günün maddeleri/Kasım 2019

Vikipedi, özgür ansiklopedi



Bu sayfada ana sayfaya çıkmış veya çıkacak olan maddeler gösterilmektedir.

Günün maddesini kullanıcı veya kullanıcı tartışma sayfalarınızda {{Anasayfa dinamik içerik}} şablonunu kullanarak çıkartabilirsiniz. Çıkacak olan maddelerle ilgili teklif, öneri düzeltme gibi istekleri Vikipedi:Günün maddesi sayfasında belirtebilirsiniz.




Kasım 1 - Cum

Birinci Çin-Japon Savaşı (Çince: 甲午戰爭 / 甲午战争; Pinyin: jiǎwǔ zhànzhēng, Japonca: 日清戦争; Nisshin Sensō, 1 Ağustos 1894 – Nisan 1895), Çin Çing Hanedanı ile Meiji dönemi Japon İmparatorluğu arasında, Kore'nin hakimiyeti üzerine gerçekleşmiştir. Çin-Japon Savaşı'nın sonucunda Japon zaferi Çing Hanedanının yozlaşıp zayıf düşmesini sembolize edecekti ve Meiji Restorasyonu'ndan itibaren Japonya'nın batılaşıp modernleştiğini gösterecekti. Savaşın en önemli sonucu Asya'daki bölgesel hakimiyetin Çin'den Japonya'ya geçmesine neden olması ve hem Çing Hanedanının hem de klasik Çin geleneklerinin meşruluğunu kaybetmesidir. Daha sonra bu gelişmeler 1911 Devrimine neden olacaktı.

Japonya Rusya İmparatorluğu'nun Kuzey Çin ve Kore'de genişlemesinden korkuyordu ve batılı danışmanları ile beraber emperyalizm koşullarının rekabetinde yabancı istilaları araştırmıştı. Korenin Japon adalarının karşısındaki stratejik konumu ve doğal kaynaklarındaki kömür ve demir cevherleri Japonya'nın ilgisini de çekmişti. 1875 yılında Japonya, Kore'ye Ganghwa Antlaşması'nı zorla kabul ettirdi ve Kore'nin kendisini Japon ticaretine açmasını ve yabancı ilişkileri ile Çin'den ayrılarak bağımzılığını ilanına zorladı. Joseon Hanedanı hükümdarlığındaki Kore, Çin'in Çing Hanedanına vergi ödemekteydi. Reformistler Japonya ve batılı devletlerle ilişkileri sağlamlaştırmak ve modernleşmek isterken, muhafazakarlar Çin'e olan geleneksel boyun eğen ilişkilerini kaybetmemek istiyorlardı ve halkın görüşü iki ayrılmıştı. Bununla beraber Çin kraliyet ailesindeki muhafazakarlar üzerindeki etkisini sürdürüyordu. (Devamı...)


Mark Twain ya da tam adıyla Samuel Langhorne Clemens (30 Kasım 1835 – 21 Nisan 1910), daha çok takma adı Mark Twain olarak bilinir, Amerikalı mizahçı, satirist, roman yazarı, yazar ve öğretmen.

Tom Sawyer'ın Maceraları adlı ünlü çocuk romanının yazarıdır. Bir diğer ünlü eseri olan Huckleberry Finn'in Maceraları romanı kimi edebiyatçılar tarafından Amerikan edebiyatının ilk büyük eseri olarak değerlendirilir. Eserlerinde gülmenin güzelliğini, esaretin ne kadar kötü bir şey olduğunu anlatmaya çabalamış ve "iki kulaç derinlik" anlamında bir denizcilik terimi olan Mark Twain imzası ile 30 kitap yayımlamıştı. Daktilo makinesini ilk satın alanlardan birisi olan Mark Twain, daktilo ile yazan ilk romancı olarak anılır ancak hangi eserinin (Tom Sawyer mi yoksa Missisippi’de Yaşam mı) daktiloda yazılan ilk roman olduğu konusunda görüş ayrılıkları vardır. Yaşadığı dönemde halk arasında popüler birisiydi. Kariyerinin zirvesinde döneminin en önemli Amerikan ünlüsü olduğu düşünülür. William Dean Howells, Booker T. Washington, Nikola Tesla, Helen Keller ve Henry Huttleston Rogers gibi birçok ünlü arkadaşı vardı. Arkadaşı William Faulkner Twain'i "İlk gerçek Amerikan yazarıdır ve biz hepimiz onun sadece varisleriyiz" diyerek onurlandırmıştır. 30 Kasım 1835 günü ABD’nin Missouri eyaletinin Florida yöresinde dünyaya geldi. Yedi çocuklu bir ailenin altıncı çocuğu ve sağ kalan üç kardeşten birisi idi. Ailesi, o dört yaşındayken Mississippi Nehri boylarındaki Hannibal’e taşındı. İleride yaratacağı ünlü romanları bu bölgedeki gözlemlerine dayanarak yazılmıştı. Esnaflık ve avukatlık yapan babasını on bir yaşında iken zatürreden kaybedince okulunu bırakıp çırak olarak bir basımevinde çalışmaya başladı. On sekiz yaşına geldiğinde dünyayı keşfetme arzusunda bir genç olarak ABD’nin değişik eyaletlerini gezmeye başladı, bu arada çeşitli matbaalarda çalıştı. Dört yıl sonra Missouri’ye döndüğünde Mississippi Nehri’ndeki buharlı gemilerde kaptanlık yapmak istedi. Kaptanlık sınavlarına hazırlık için çalıştı; nehrin her yerini öğrenmesi iki yılını aldı. Çok iyi öğrendiği bu yerler romanlarının mekanını oluşturdu. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 2 - Cts

Kar beyaz, parlak, çoğunlukla altıgen şekilli, buz kristallerinden oluşan bir yağış çeşididir. Buz kristalleri 0 °C altında su buharının Yoğunlaşması ile oluşur.

Çok sayıda kar kristal çeşidi olmasına rağmen hepsi altı köşelidir. Kar tanelerinin kristal yapıları birbirinin tıpa tıp aynısı değildir. Mikroskopla büyütülen kar taneleri üzerinde yapılan araştırmalarda, kristal yapıları birbirinin aynı olan iki kar tanesine rastlanmamıştır. Kar kristalleri üzerinde ilk araştırmaları yapan Amerikalı Wilson Bentley, gördüğü muhteşem sanat karşısında adeta büyülenmiş ve elli yıl boyunca sürekli kar kristali fotoğrafı çekmiştir. Elde ettiği 6000 resim içinde kristal yapıları birbirinin aynı olan iki kar tanesine rastlayamamıştır. Daha sonraları diğer bilim adamlarının sürdürdüğü çalışmalar neticesinde şimdiye kadar kar tanecikleri arasında aynı büyüklükte, aynı şekilde ve aynı sayıda su molekülü ihtiva eden iki kristal bile bulunamamıştır. Kar kristallerinin şekillerinin çok fazla çeşitlilik göstermesi, popüler olan "birbirine benzer iki tane yok" ifadesine yol açmıştır. İstatistik olarak mümkün olmasına rağmen, yere inerken kristalin maruz kaldığı sıcaklık ve nem çok fazla değişkenlik gösterdiği için aynı şekilde iki kristal oldukça ender oluşur. 1885 yılından itibaren mikroskopla fotoğraflama yöntemi ile ikiz kar kristali arama girişimleri sonucunda bugün binlerce kar kristalinin farklı varyasyonlarını bilmekteyiz. Aynı koşullarda oluşan kar kristallerinin birbirlerine benzer olmaları, oluşum ortamları birbirine ne kadar çok benzerse, o kadar olasıdır. Birbirinin aynısı iki kar kristali 1988 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin Wisconsin eyaletinde tespit edilmiştir. Çapları 2–4 mm, ağırlıkları ise yaklaşık 0,005 gram olan kar tanecikleri havanın gösterdiği direnç sebebiyle süzülerek (limit hızla) yere inerler. Bu inme sırasında tanecikler birbirlerini ittiklerinden yapışmazlar. Özelliklerini koruyarak yere inerler. Bunlar güneş ışığını tamamen yansıttıkları için beyaz olarak görülürler. Kar yağışı genellikle hava sıcaklığı -4 °C ilâ -20 °C arasındayken olur. Bu yağış, sıcaklık sıfırın altında birkaç derece olduğunda ağır, nemli, ebatları bir santimetreye ulaşan parçalar halinde gerçekleşir. “Lapa lapa kar yağması” tabiri bu durum için kullanılır. Atmosfer ile toprağın sıcaklıkları eşit olursa yüzeye ulaşan kar hemen erimez. Toprak sıcaklığı atmosfer sıcaklığının üzerinde ise, yere düşen kar kısa sürede erir. (Devamı...)


Clint Eastwood (d. 31 Mayıs 1930, San Francisco), Amerikalı sinema oyuncusu, yönetmen, yapımcı, besteci.

Clint Eastwood, 31 Mayıs 1930'da çelik işçisi babanın oğlu olarak dünyaya geldi. 1950'li yıllarda B sınıfı filmlerde haftalık 75 dolarlık bir ücretle yan karakterleri oynadı. Bazı stüdyolar, adem elmasının çok çıkık olduğu gerekçesiyle kendisine rol vermediler. Eastwood, oyunculuk konusundaki kararlılığını koruyarak ve oynadığı filmlerden arta kalan zamanlarında yüzme havuzları için çukur kazarak hayatını devam ettirdi. İlk çıkışını, 1959-1966 yılları arasında yayınlanan Rawhide adlı televizyon dizisindeki Rowdy Yates karakterini canlandırarak yaptı. Ancak Eastwood'un asıl çıkışı, 1964 yapımı A Fistful Of Dollars ve takiben 1965 yapımı For a Few Dollars More filmi ile olmuştur. 1966 senesinde, aynı serinin son filmi The Good, The Bad And The Ugly ile Eastwood, artık dünya çapında tanınan bir aktör haline geldi. 1971 yılında Play Misty For Me ve The Beguiled filmleri ile büyük bir başarı yakaladı. Yine 1971 yapımı Dirty Harry isimli filmde, kendi yöntemleri ile suçluları yakalayan müfettiş Harry Callahan rolü ile, o güne dek canlandırılmamış olan "kendi başına buyruk" polis karakteri imgesini geliştirdi. 1980'li yıllarda, iyi yapımlarda oynamış olmasına rağmen, önceki yıllar kadar büyük çıkışlar yapamadı. Ama 1990'ların başında, gerek yönettiği, gerekse oynadığı filmlerle sinema dünyasına yeni sürprizler kazandırdı. 1992'de yönettiği ve oynadığı Unforgiven adlı film ile en iyi yönetmen Oscar'ını kazandı ve en iyi aktör ödülüne aday gösterildi. Eastwood bu güne kadar, 60'tan fazla film ve TV yapımında oynamış, 30 film yönetmiş, 25 filmin yapımcılığını üstlenmiş, 10 filmin müziklerini bestelemiş ve soundtrack'lerine imza atmıştır. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 3 - Paz

Tırtıl gündüz ve gece kelebeklerinin larvasıdır. Göğüs bölümlerinde üç çift bacakları vardır. Tırtıl büyüdüğünde kelebek olacağını gösteren hiçbir ipucu vermediğinden, larvaya iyi bir örnektir. Çoğu tırtılın uzun gövdesi 13 bölümden oluşur. Başın ardındaki ilk üç bölüm, kelebeğin kanatlarının ve bacakların bağlandığı göğüs bölümüne dönüşecektir. Bu bölümlerdeki bacaklar sert ve parlaktır. Etli, yumuşak ve küt uçları yüzeylere tutunmayı sağlayan küçük kancalarla donanmış öbür bacaklar, tırtıl kelebek olduğunda kaybolur. Tırtılların kancalı bacakları beş çiftten az olabilir ama hiçbirinde beş çifti aşmaz.

Tırtıllar annelerinin yumurtladığı ağacın yapraklarını yiyerek beslenirler.Tırtıllar renkleri ve desenleri sayesinde kolay kamufle olurlar. Bu yüzden diğer canlılar tarafından fark edilmeleri kolay değildir. Tırtıllar, kelebek olma zamanlarında pupa adı verilen bir kozaya girerler.Bu kozada birkaç gün kaldıktan sonra ıslak kanatları olan bir kelebeğe döneşeceklerdir,1-2 saat sonra tamamen kuru kanatları olmasıyla birlikte bir kelebek olurlar.Yapraklarla beslenirler. (Devamı...)


Miki Ando (Japonca: 安藤美姫, Andō Miki; takma ad: ミキティ Mikity, d. 18 Aralık 1987 Nagoya, Japonya) Japon buz patenci. 2007 Dünya şampiyonu, 2004 Dünya Gençler şampiyonu ve 2004-2005 Japonya Ulusal şampiyonu.

Ando bir yarışmada dörtlü atlayış yapmış olan ilk ve tek kadın patencidir. Ando 2002 Junior Grand Prix Finali'nde dörtlü Salchow atmış ve bunu başaran ilk kadın patenci olmuştur. Ando, 1996'da 9 yaşında iken buz patenine başlamıştır. Ando 2002 Junior Grand Prix Finali'nde dörtlü atlayış yapmış ve bunu başaran ilk kadın patenci olmuştur. Ando gençler düzeyinde 2 kere Junior Grand Prix Finali'ni kazanmış ve 2004 Dünya Gençler şampiyonu olmuştur. Ando 2005-2006 sezonuna ABD'de Carol Heiss Jenkins ile hazırlandı. Sezona Cup of Russia'da gümüş madalya alarak başladı. Ancak NHK Trophy'de dördüncü oldu. Bu sonuçlar ile Grand Prix Finali'ne katılma hakkı kazandı. Finalde dördüncü oldu. O yıl son iki yılın şampiyonu olarak gittiği Japonya şampiyonasını altıncı bitirdi. Olimpiyatlara kadınlarda üç kişi gönderme hakkı bulunan Japonya takımına alındı. 2006 Kış Olimpiyatları'nda serbest programda üç kez düşerek -biri dörtlü atlayış denemesinde- 15. sırada bitirdi. O sene yapılan Dünya şampiyonasına katılmadı. Daha sonra koçunu değiştirdi ve Carol Heiss Jenkins'ten ayrılarak Nikolai Morozov ile birlikte çalışmaya başladı. Ando, 2006-2007 sezonuna yeni koçu Nikolai Morozov ile çalışarak hazırladı. Sezonun başında Skate America'yı kazandı ve Trophée Eric Bompard'da gümüş madalya aldı. Moskova'da Grand Prix Finali'de ise 5. oldu. 2006 Japonya Ulusal Şampiyonasında Mao Asada'nın ardında gümüş madalya aldı ve ülkesinde yapılacak olan 2007 Dünya Artistik Patinaj Şampiyonası takımına girdi. Kısa programda kendi en iyi puanını aldı ve Kim Yu-Na'nın 4 puan ardında kısa programı ikinci bitirdi. Serbest programda son yarışacak patenciydi. Serbest programına başlamadan önce Mao Asada üçlü axel attığı serbest programında o zamana kadar ISU Puanlama Sisteminde elde edilmiş en yüksek puanı almıştı. Ando serbest programında biri üçlü-üçlü kombinasyonu içinde 7 temiz üçlü atlayış yaptı. Serbest programı Asada'nın ardında bitirdi. Genel toplamda ise Asada'nın bir puandan az farkla önünde yer aldı ve elde ettiği 195.09 puan ile Dünya şampiyonluğuna ulaştı. Ando bu yarışmada kendisinin yeni kısa program, serbest program ve toplamda en iyi derecesini elde etmiştir. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 4 - Pzt

Bas klarnet (Fransızca Clarinette basse, İtalyanca Clarinetto basso ya da clarone, Almanca BaßKlarinette, İngilizce Bass clarinet) Tahta nefesli çalgı.

Normal klarnetin bir oktav kalından çalan çeşididir. Günümüzde Bas klarinet deyince akla si bemol bas klarinet gelmektedir. Bir de La bas klarinet vardır ve La klarinetin bir oktav kalından çalan çeşididir. Bazı besteciler eserlerinde gerek gördükleri için kullanmakla birlikte genelde partisyonlarda bu enstrümana pek sık rastlanmamaktadır. Çalıcı La bas klarinet partisini aktararak Si bemol bas klarinet ile çalabilir. Bas klarinetin mekanizması ve çalış tekniği, normal Si bemol klarinet ile aynıdır. Yalnız çeviklik bakımından daha sınırlıdır. Çalgı düz olarak çok uzun olacağı için kalak bölümü yukarı doğru ve ağızlık bölümü 'S' şeklinde yapılır. Kıvrılan bölümleri ise metal alaşımdan yapılır. Bas klarinetde Kor angle gibi ağır bir enstrüman olduğundan dolayı çalıcının boynuna asılan bir askı ile desteklenir. (Devamı...)


Mildred Dresselhaus (doğum adı: Mildred Spiewak, d. 11 Kasım 1930; Brooklyn, New York) ya da bilinen adıyla karbon biliminin kraliçesi, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde fizik ve elektrik elektronik mühendisliği alanlarında profesördür.

11 Kasım 1930’da Brooklyn’de doğdu. Doğduğunda Mildred Spiewak adını taşıyordu. Hunter Collage Lisesi’ni bitirdi ardından lisans eğitimini New York’taki Hunter Collage Üniversitesinde aldı. Lisansüstü eğitimini Fullbright bursuyla Cambridge Üniversitesi ve Harvard Üniversitesinden aldı. 1958 yılında Chicago Üniversitesinde doktorasını tamamladı. Daha sonra 2 yıl Cornell Üniversitesinde doktora sonrası eğitim aldı. Ardında Lincoln Laboratuvarında ekip üyesi olarak çalışmaya başladı. 1967 yılında MIT’de, elektrik elektronik mühendisliğinde, konuk profesör olarak çalışmaya başladı, 1968 yılında kadrolu olarak çalışmaya başladı ardından da 1983 yılında fizik alanında da profesörlük unvanı aldı.1985 yılında da enstitü profesörü (MIT’de çalışanların atanabileceği en yüksek unvan) olarak atandı. 1990 yılında ise National Medal of Science (Ulusal Bilim Madalyası) ödülünü bilim ve mühendislik alanlarında kadınlar için oynadığı öncü rolü ve birçok materyalin elektronik özellikleri üzerine yaptığı çalışmalar sonucu kazandı. 2005 yılında ise Teknoloji, Ekonomi ve İşsizlik alanlarındaki 11. Annual Heinz Ödülü’nü kazandı. 2008 yılında ise Oersted Madalyasını hak etti. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 5 - Sal

Hint Okyanusu kuzeyde Asya, batıda Afrika ve Arabistan Yarımadası, doğuda Malezya Yarımadası, Sunda Adaları ve Okyanusya tarafından çevrilen, dünyanın üçüncü büyük okyanusutur. Agulhas Burnu'nun güneyinde 20° Doğu boylamının geçtiği yerde Atlas Okyanusu'ndan; 147° Doğu boylamının geçtiği yerde de Pasifik Okyanusu'ndan ayrılır. En kuzeyde Basra Körfezi'nde, 30° enlemine kadar uzanır. Dünya sularının %20'sini kapsar. Afrika'dan Avustralya'ya kadar okyanusun genişliği 10.000 kilometre kadardır. Bu alanda yaklaşık olarak 73.566.000 km² yer kaplar. Hacminin yaklaşık olarak 292.131.000 km³ olduğu tahmin edilmektedir.

Okyanus içerisindeki ada ülkeler Madagaskar, Komorlar, Seyşeller, Maldivler, Mauritius, Sri Lanka ve Endonezya'dır. Asya ve Afrika arasında önemli bir geçiş yolu niteliğinde olması nedeniyle ülkeler arasında anlaşmazlıklar çıkmaktadır. Bağlantı bölgesi Hindistan'ın kuzeyinde kıta sahanlığından çıkarak güneye doğru ilerleyen bir sap ve iki koldan oluşan ters bir Y şeklindeki Orta Hint Okyanusu Sırtı'dır. Doğu, batı ve güney havzaları bu sırtlar yüzünden bir kez daha bölünmüştür. Kıta sahanlığı ortalama olarak 200 km genişliğe kadar uzanır. Bunun yanı sıra Avustralya'nın batı kıyılarında 1000 km'ye kadar çıkmaktadır. Ortalama derinlik 3.890 metredir. En derin nokta Java çukurunda deniz seviyesinin yaklaşık 7.450 m altındadır. 50° güney enleminin kuzey bölümü %86 oranında pelajit çökeltilerle; diğer %14'lük bölüm ise toprak tortularıyla kaplanmıştır. Bu enlemin altında kalan bölgeler ise daha çok buzul alanlardır. IHO (International Hydrographic Organisation) 2000'de aldığı bir kararla Hint Okyanusu'nun bir bölümünde beşinci bir okyanusun daha sınırlarını belirledi. Bu yeni okyanus Antarktika kıyılarından 60° güney enlemine kadar uzanıyor. (Devamı...)


Giorgi Saakadze (Gürcüce: გიორგი სააკაძე) (c. 1570 – 3 Ekim 1629) 1484-1762 yılları arasında Tiflis merkezli olarak hüküm süren Kartli Krallığı'nda 17. yüzyılda etkili olmuş Gürcü siyasetçi ve komutan. Hizmetine girdiği Safevî Devleti'nde Mūrāv-Bey, Osmanlı İmparatorluğu'nda da Magrav-Han olarak tanınırdı.

Saakadze'nin babası Siyavuş, Kartli kralı I. Simon dönemindeki hizmetleri sayesinde yükselmiş bir komutandır. Giorgi de erken yaşta babasının izinden asker hayatınaa atılır. Genç kral II. Luarsab döneminde 1608 yılında Tiflis, Tshinvali ve Dvals kentlerinin valisi olarak atanır. Saakadze'nin itibarı özellikle Sadrazam Kuyucu Murat Paşa döneminde Osmanlı Ordusuna karşı kazandığı başarılarla artar. 1609 yılı Haziran ayında Tashiskari Muharebesi'nde galip gelir. 1611 yılında kral, Saakadze'nin kız kardeşi Macrine ile evlenir. Gürcü asil aileler ise kendilerinin arasından olmayan bu komutanın ve ailesinin hızlı yükselişini takip etmekte ve şüphelenmektedir. Aillerle Saakadze arasında gerginleşen durum 1612 yılı Mayıs ayında kopma noktasına gelir. Prensler Parsadan Tsitsihvili ve Şadiman Barataşvili tarafından hayatına kast edilen Saakadze çareyi İran'a sığınmakta bulur. İran şahı I. Abbas komutasına giren Saakadze Müslüman olduktan sonra Osmanlılarla savaş halindeki Safevî Devleti ordularında büyük başarılar kazanır. Gürcü olmasından dolayı Safevîlerin Gürcü topraklarına dair açılımlarında sürekli olarak fikri alınır. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 6 - Çrş

Yulaf (Avena), bol nişastalı taneleri (tohumları) için yetiştirilen bir tarım bitkisi. Daha çok hayvan yemi olarak kullanılan bu tahıldan insanların beslenmesinde de yararlanılır. Bir yulaf tarlası, buğday ya da arpa başaklarına benzemeyen, salkım biçimindeki dağınık başakları sayesinde öbürlerinden kolayca ayırt edilebilir. Sapçıkların ucunda bulunan başakcıkların her biri iki ya da üç tohum içerir. Dışları kılıfta (iç kavuz) örtülü olan bu tohumların ikisini (ya da üçünü) birden yeniden zarsı iki yaprak (dış kavuz) kuşatır.

Yulafın beyaz, siyah, sarı, kırmızı ya da boz tohumlu, kısa ya da uzun saplı pek çok çeşidi vardır. Tarım uzmanlarının öteden beri sürdürdükleri çalışmalarla değişik iklim ve toprak koşullarına uygun yulaf çeşitleri geliştirilmiştir. Örneğin, bunlardan kırmızı yulaf sıcak ve nemli iklimlerde yetiştirilir. Yulafın dünyaya, yabanıl olarak yetiştiği Asya'nın batısı ile Avrupa'nın doğusu arasında kalan bölgelerden yayıldığı sanılır. Yabanıl yulaflardan türeyerek günümüze ulaşmış olan kültür yulafları içinde en çok yetiştirileni hiç kuşkusuz Avena sativa türüdür. Bugün yulaf, arpa ve çavdardan daha büyük miktarlarda üretilen bir tahıldır. Serin ve nemli iklimleri sevdiği için en iyi Avrupa'nın batı ve İskandinav ülkelerinini de içine alan kuzey bölümlerinde, Rusya'da ve Kuzey Amerika'da yetişir. Bununla birlikte Avustralya ve Yeni Zelanda'da da ekilir. Yulaf fazla yağış almayan kurak yerlerde kalın kavuzlu, uzunca tohumlar verir. ABD ve Rusya dünyanın en çok yulaf üreten ülkeleridir; ama, İskoçya, İsveç ve Finlandiya gibi küçük kuzey ülkelerinde, buğday ve çavdardan daha iyi ürün verdiği için yulaftan geniş ölçüde yararlanılır. Türkiye'de ise başlıca Marmara, Ege ve İç Anadolu bölgelerinde yetiştirilen yulafın üretimi 350 bin tona yaklaşır. (Devamı...)


Caetano Veloso ya da tam adıyla Caetano Emanuel Viana Teles Veloso, (d. 7 Ağustos 1942) Brezilyalı besteci, şarkıcı, gitarist, yazar ve siyasal aktivist.

Yüzyılın en iyi şarkı sözü yazarlarından birisi olarak tanınmış ve Brezilya'nın Bob Dylan'ı sayılmıştır. Veloso en çok, Brezilya askeri diktatörlüğünün başlangıç yıllarında tiyatro, şiir ve 1960'ların müziğini kuşatan Brezilya müzik hareketi "Tropicalismo” akımına katkılarıyla tanınmıştır. Veloso, Brezilya’nın kuzeydoğu bölgesinde bulunan Bahia eyaletinde dünyaya geldi. Fakat daha sonra 1960 yılı ortalarında üniversite eğitimi aldığı Rio de Janeiro eyaletine taşındı. Rio de Janeiro’ya taşındıktan sonra bir müzik yarışmasını kazandı ve ilk plak anlaşmasını imzaladı. Bu süreç içerisinde kız kardeşi Maria Bethania’nında bulunduğu bir grup müzisyenle birlikte Tropicalismo akımının kurucularından birisi oldu. Ancak Brezilya hükümeti Veloso’nun müziğini ve siyasal üslübunu sakıncalı buldu ve bir diğer müzisyen Gilberto Gil'le beraber 1969 yılında tutuklandılar. İki müzisyen daha sonra Brezilya’yı terkedip Londra’ya yerleşseler de 1972 yılında geri döndüler. Veloso, vatanına geri döndükten sonra kayıt ve konserlerine başladı ve 1980 ve 1990’lı yıllarda Brezilya dışındaki ülkelerde de popüler olmaya başladı. Şimdiye kadar beş adet Latin Müzik ve Sahne Sanatları Ödülü'nü kazandı. 2004 yılında “A Foreign Sound” adlı ilk ingilizce albümünü kaydetti. Albüm pek çok Amerikan standardını içerisinde barındırmaktadır. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 7 - Prş

Voyager 1 uzay aracı, NASA tarafından fırlatıldığı 5 Eylül 1977'den bu yana hizmet vermeye devam eden 722 kiloluk bir insansız, dış Güneş Sistemi ve ötesi uzay sondasıdır. Jüpiter ve Satürn'ü ziyaret etmiş, bu gezegenlere ait uyduların detaylı fotoğraflarını elde eden ilk sonda olmuştur. Ayrıca görevi hala devam etmektedir.

Güneş'ten ve Dünya'dan diğer uzay sondalarından daha hızlı bir şekilde ayrılmakta olan Voyager 1, Yeryüzü'nden en uzakta bulunan insan yapımı nesnedir. New Horizons Dünya'dan Voyager 1'e oranla daha büyük bir hızla fırlatılmış olmasına rağmen, Voyager 1'in yolu üzerinde yararlandığı kütle itiminden yararlanamayacağı için hiçbir zaman onu geçmeyi başaramayacaktır. 28 Kasım 2008 tarihinde Voyager, Güneş'ten 16.19 milyar km (9,4 milyar mil) uzaklıktadır ve Heliosfer'e girmiştir. Heliosfer'i geçtiği zaman Voyager 1 fonksiyonlarını hala sürdürürse bilim insanları onun intersteller medium'daki (astronomların, gaz ve tozun kapladığı intersteller space verdikleri isim) konumunun doğru ölçüsünü alacaklar. Bu mesafeden Voyager 1'den sinyalin Jet İtici Güç Laboratuvarı merkezine ulaşması 13 saat alır. 25 Ağustos 2012 tarihinde voyager, Heliosfer'i aşarak yıldızlar arası uzaya ulaşmıştır. Voyager 1'in birinci görevi Jüpiter ve Satürn gezegenleri ve onların ortak ayları ve halkalarıydı. Güncellenmiş görevi ise Güneş fasılası ve Güneş rüzgâr partikül ölçümü ve intersteller medium'dur. İki Voyager roketi de üç radyo izotop termoelektrik jeneratörler ile güçlendirilmiştir. Dünya ile olan haberleşmeyi en az 2020 yılına kadar tutacak gücü oluşturması bekleniyor. Üzerinde bulunan altın kaplama plakada Güneş Sistemi'nin bulunduğu yer ve Dünya üzerindeki tüm dillerden oluşan bir selamlama ses kaydı bulunmaktadır. Devamı...


Aleksey Maksimoviç Peşkov (Rusça: Алексей Максимович Пешков, daha çok bilinen adı ile Maksim Gorki (Максим Горький)), (d. 28 Mart 1868 – ö. 18 Haziran 1936). Sovyet/Rus yazar, sosyalist gerçekçi yazımın öncüsü politik eylemci.

Gorki, nakliyecilik yapan babasını 5 yaşındayken kaybeder ve annesi yeniden evlenince doğum yeri olan Nijni Novgorod'a döner. 11 yaşında tamamen öksüz kalır, anneannesi ve büyük babası tarafından Astrahan'da büyütülür. Masalları ile büyüdüğü anneannesinin üzerinde büyük etkisi vardır. Gorki yalnızca birkaç ay okula gidebilir. 8 yaşında çalışmaya başlar, bu sayede Rus işçi sınıfının yaşamını yakından tanır. Bir gemide bulaşıkçılık yaparken okuma merakı sarar. İlk gençlik yıllarını Kazan'da geçiren Gorki, Aralık 1887'de intihar girişiminde bulunur. Sonraki 5 yıl boyunca değişik işlerde çalışarak, daha sonra yazılarında kullanacağı pek çok izlenimi edindiği büyük Rusya turuna çıkar. Gorki'nin daha sonra eserlerinde görülen güçlü betimlemeler ne kadar keskin bir gözlemci olduğunu gösterecektir. 1892 yılında Tiflis'te, Kafkasya Gazetesi'nde çalışmaya başladı. Yoksullukla ve acıyla dolu bir hayat sürdüğü için Rusça’da acı anlamına gelen Gorki takma adını kullanmaya başladı. 1895'te Sankt-Peterburg'da yayınlanan bir dergide çıkan Çelkaş adlı öyküsü ile ünlendi. Ardından Yirmi Altı Erkek ve Bir Kız öyküsü yayınlandı. Ünü hızla yayıldı. Bu öyküler kadar başarılı olmayan bir dizi roman ve öykü daha yazdı. Gorki'nin 1898 yılında yayınlanan ilk kitabı Hikâye Denemeleri (Очерки и рассказы) çok beğenilir ve yazarlık kariyerinin başlangıcı sayılır. İlk romanı Foma 1899'da basıldı. Bu dönemde sağlam bir olay örgüsü kuramaması ve yaşamın anlamı üzerine uzun felsefik tartışmalara girmesi romanlarının başarısını düşürür. 1906'da yazdığı ve Rus Devrimi'ne adadığı Ana en başarılı romanıdır. 1899-1906 arasında Sankt-Peterburg'da yaşar. Gorki, Çar rejimine açıkça karşı çıkmış ve bu yüzden birçok kez tutuklanmıştır. Çarlık tarafından kontrol ve baskılara maruz kalmıştır. 1901'de "Fırtına Habercisi"nin Türküsü isimli kısa şiiri yüzünden tutuklandı. Kısa sürede serbest kaldı, Kırım'a gitti. Devamı...

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 8 - Cum

Ganj Nehri (गंगा Hindu dilinde Ganga), Hindistan'ın kuzey topraklarından ve Bangladeş'ten geçen 2.700 km uzunluğundaki akarsu. Doğu yönünde, Bengal Körfezi'ne doğru akar ve Brahmaputra ırmağı ile birlikte 4/5'i Bangladeş'a ait olan, 45.000 km²lik bir delta yaparak körfeze dökülür.

Ganj, yüksek Himalaya yaylâlarındaki Bhagirathi ve Alakmanda akarsularının birleşmesinden doğar. Dar ve sarp boğazlarla Siwalik tepeleri ve küçük bir ticaret şehrinin bulunduğu Hardvar Ovası boyunca akar. Geniş bir kavis çizerek Kuzey Hindistan'ın büyük alüvyal ovasında, Kanpur'dan Allahabad'a doğru iner; burada Jumna Irmağı ile birleşir. Doğuya doğru ilerler ve Varansi'den 200 mil kadar sonra sol tarafından Gogra ve Gandak adlı iki akarsuyu, sağ tarafında da Patna'yı geçtikten hemen sonra, Deccan yaylâlarında birleştiği tek akarsuyu, Son'u alır. Ganj Vadisi'nin en önemli endüstri bölgesi, delta üzerinde kurulu olan, bankaların ve endüstriyel yatırımların bulunduğu, Kalküta ve Howrah'dır. Bu bölgede en büyük jüt endüstrisi kuruludur. Ayrıca makina, kimya, kâğıt ve tüketim maddeleri endüstrisi de önemli yer tutar. Himalaya Dağları ile Deccan yaylâları arasında bulunan Ganj Vadisi, kesif tarımı, çeşitli endüstrisi, kalabalık şehirleri ve sıkışık trafiği ile Hindistan'ın kalbidir. Ayrıca Hindular, ölüleri yakarak küllerini Ganj Nehri'ne dökerler. Hinduizm inancında ne olursa olsun Ganj Nehri'nin kirlenemeyeceği inancı vardır. Bu nedenle yıllarca kirlilik için önlem alınmamış, birçok kanalizasyon hattı ve fabrika atıkları nehre boşaltılmıştır. Aşırı kirlilik yaratan deri sanayii ile birlikte nehre her gün tahminen 1 milyar litre lâğım akmaktadır. Ayrıca hindular hamile iken ölen bayanları ve çocukların cesetlerini ganj nehrine atarlar, Ganj nehrinde çok sayıda cesetin kıyıya vurup kuşlar tarafından parçalanarak yendiğini görebilirsiniz. Hindular bunun kutsal olduğunu düşünürler. Devlet şimdiden arıtma ve engellme çalışmaları için $33 Milyon dolar harcamışsa da bugün Ganj, dünyanın en kirli su kütlelerinden biridir. Fakat Hindular bunu kabul etmemekte ve her kutsal âyinde nehre girmeyi sürdürmektedir. Üstelik bu suda yıkanmanın yanı sıra içenler de olduğundan sarılık, tifo gibi pek çok hastalık kapılmaktadır. Aynı zamanda bu kirlilik uzun yıllardır nehir çevresinde yaşayan halk üzerinde alışa gelmedik bir etki yaratmıştır. Halk kutsal olduğuna inandığı nehir suyunu günlük işlerinde kullanmaktadır ve bu da nehirin barındırdığı hastalıklara karşı zamanla bağışıklık kazanmalarını sağlamıştır.Yerel halk bu yüzden nehirin suyunu şifalı kabul etmektedir. (Devamı...)


Golda Meir (doğumdaki adı Golda Mabovitch, d. 3 Mayıs 1898, Kiev-Ukrayna – ö. 8 Aralık 1978, Kudüs), İsrailli öğretmen, politikacı, İsrail'in dördüncü başbakanı ve İsrail devletinin kurucularından.

İsrail politik yaşamında çok önemli isimlerden biri olan Meir, 17 Mart 1969 ile 3 Haziran 1974 tarihleri arasında başbakanlık yaptı. İsrail'in ilk, dünyanın ise üçüncü kadın başbakanı oldu (Sri Lanka'da Sirimavo Bandaranaike ve Hindistan'da Indira Gandhi'den sonra). Golda Masovitch (Ukraynaca:  Ґольда Мабович) 3 Mayıs 1898 tarihinde Kiev, Rusya İmparatorluğu'nda doğmuştur. Ebeveynleri Neiditch (1951'de öldü) ve Moshe Mabovitch (1944'te öldü). Sheyna (1889 - 1972) ve Tzipke (1902 - 1981) adında iki kız kardeşi vardır. Diğer beş kardeşi, o çocukken ölmüştür. Moshe Mabovitch 1903 yılında iş bulmak için New York'a gitmiştir. 26 Şubat 1969 tarihinde Levi Eshkol'un ölümünün ardından başbakan seçilmiştir. 10 Mart 1969 ve 3 Haziran 1974 yılları arasında görevini sürdürmüştür. Görev süresi bitince görevini İzak Rabin'e teslim etmiştir. Meir, 8 Aralık 1978 tarihinde 80 yaşındayken Lenfoma kanserinden dolayı Kudüs'te ölmüştür. 12 Aralık tarihinde Herzl Tepesi'ne gömülmüştür. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 9 - Cts

Douglas DC-8 dört motorlu jet uçağı. 1959 - 1972 yılları arasında üretilmiştir. Bugün hâlen en büyük dargövdeli uçak unvanını korumaktadır.

İlk jet uçağı De Havilland Comet 1949 yılında imal edilmişti. Boeing'in askeri imal kanadı da aynı yıllarda araştırmalarını yoğunlaştırmıştı. B-47 Stratojet (ilk uçuş 1947) ve B-52 Stratofortress (1952) bu konudaki ilk uçaklar oldu. De Havilland Comet ise 1952 yılında servise girdi ancak 1953 ve 1954 yıllarında ciddi kaza olayları ile karşılaştı. Comet bu kazalar sonrası jet motorlar için daha detaylı araştırmalara gitti ve bu araştırmalar DC-8 oluşumuna ışık tuttu. Douglas 1953 yılında jet motorlu uçak konusunda çalışmalarına başladı ve 1955 yılında da DC-8 duruldu. Dört versiyon olarak planlanan üretim sonrası ilk uçuş 1957'de, satışlar ise 1959 için ayarlandı. 1955 yılında Boeing 707 ile satış amaçlı sıkı bir rekabet ortamı başladı. 1958 yılına gelindiğinde 133 DC-8 satışına karşın 150 adet 707 satılmıştı. (Devamı...)


Barbra Streisand (d. 24 Nisan 1942 Brooklyn, New York) ABD'li şarkıcı, oyuncu, yönetmen, prodüktör ve yapımcı. Güçlü ve tutkulu sesiyle ve söylediği romantik şarkılarla da (The Way We Were) tanınan aktris, 24 Nisan 1942'de Brooklyn'de (New York) doğdu. Erasmus Hall Lisesi'ni bi­tirdi. Üniversite eğitimi almamış olmasına karşın, 1995'te Brandeis Üniversitesi tarafından verilmiş 'Fahri Doktora' unvanına sahip. Gerçekte Barbara olan adını, 'kimseye benzememesi için' Barbra olarak değiştirdi. Yıllarını kendi özel gülünü yetiştirmeye adadı, yarattığı güle kendi adını verdi. 1968'de En İyi Kadın Oyuncu Oscarı'nı, Katherine Hepburn ile paylaşmıştı. Streisand çok sık olmasa da, beste çalışmaları da yapmıştır. Bu yaptığı bestelerle de pek çok ödüle layık görülmüştür.

Barbra Streisand, kariyerine 1960'lı yılların başında New York'ta çeşitli kulüplerle çalışarak başladı. Birkaç yıl boyunca kulüplerde çalışan Streisand, 1963 yılında çıkardığı ilk albümü The Barbra Streisand Album ile müzik dünyasına ilk adımını attı. Bu albümle birlikte idolu olan Judy Garland'ın televizyon programına katılan Streisand, hem Garland ile düet yapma şansına sahip oldu, hem de geniş kitleler tarafından tanınmaya başladı. 1964 yılında hem Funny Girl (Komik Kız) müzikalinde Fanny Brice rolunü alarak, hem de liste başı şarkısı People ile asıl çıkışını gerçekleştirdi. Funny Girl müzikalinde 200'e yakın gösteri sergileyen Streisand, 1967 yılında New York Central Park'ta 100.000 kişiye verdiği halk konserinde şarkısının sözlerini unutunca sahne korkusu yaşamaya başladı ve 90'lı yıllara kadar halk konseri veremedi. 1968 yılında büyük başarıyla sergilediği Funny Girl müzikalindeki Fanny Brice rolünü beyaz perdede oynaması için gelen teklifi kabul etti ve bu rol için En İyi Kadın Oyuncu Akademi Ödülü'nün sahibi oldu. Bununla birlike sinemaya da göz kırpan Streisand, albüm çalışmalarının yanına film çalışmalarını da ekledi. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 10 - Paz

Neon (Ne) periyodik tablonun 8-A grubunda yer alan soy gazdır.

Doğada dağılmış olarak ve çok küçük yüzdelerde, yalnızca atmosferde değil, aynı zamanda yeraltından çıkan doğal gazların bileşiminde de bulunur.Kuru havanın, hacim olarak %0,0018'ini oluşturur. Renksiz bir gazdır. En dış yörüngesinin sekiz elektron içermesi nedeniyle çok kararlı bir yapıya sahip olan neon, kimyasal bağlar ve bileşikler oluşturmaz. Değerliliği sıfırdır. Ticari amaçla, sıvılaştırılmış havadan ayrıştırılır. Çoğunlukla aydınlatmada kullanılır. Neon gazı içeren bir tüpte düşük basınç altında oluşturulan elektrik dolaşımı, parlak turuncu bir ışığın salınmasına neden olur. Bu nedenle neon gazı, argon, kripton ve ksenon gibi öbür soy gazlarla beraber reklam amacına yönelik aydınlatıcı tüplerinin doldurulmasında kullanılır. Aydınlatma tüplerinin, uzunlukları büyük, çapları küçük olup, yüksek gerilimle beslenirler. Neon atomu on proton, on nötron ve on elektrona sahiptir. Soy gazlardandır ve herhangi bir kimyasal bağ yapamaz. Neon 1898 yılında William Ramsay ve Morris Travers tarafından keşfedilmiştir. (Devamı...)


Marie Taglioni (d. 23 Nisan 1804, İsveç - ö. 24 Nisan 1884, Fransa) ünlü İtalyan balerin, 19. yüzyıl romantik balesinde çağ açmış, Avrupa dans tarihinin önemli figürlerinden biri.

İsveç Stockholm'da doğdu. İtalyan koreograf Filippo Taglioni'nin kızıydı ve eğitiminde babasının büyük etkisi oldu. 1822 yılında Viyana'da ilk kez sahneye çıkmasının ardından, 1832'de babasının koreografisini yaptığı ve Paris Operası'nda oynanan La Sylphide balesinde yer aldı. Taglioni, La Sylphide balesinde (İngilizce "en pointe" olarak tabir edilen) parmaklarının ucunda dans ederek, bu tekniği kullanan ilk balerin oldu. Marie Taglioni aynı zamanda La Sylphide giydiği üstü oturan altı çan gibi kabarık eteğiyle bugün balerinlerin giydiği klasik bale kıyafetini ilk kullanan oldu. Marie Taglioni, romantik balenin Paris'te en ünlü temsilcisi oldu. Ancak ünü yalnızca Paris'le sınırlı kalmadı o aynı zamanda Londra, Milano, Viyana, Berlin ve Sankt-Peterburg'da da sahne aldı ve buralarda da hayranlık ve saygıyla karşılandı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 11 - Pzt

Denizanası veya medüz, Scyphozoa ve Cubozoa sınıflarında bulunan, serbestçe yüzen ve beyni bulunmayan deniz canlısı.

Denizanaları, yassılaşmış ve yüzmeye uyum yapmış varlıklar olarak tanımlanabilirler. Vücut şekli çoğunlukla yayvan ya da kubbeli bir şemsiye şeklindedir. Poliplerden daha karmaşık yapılı canlılardır. Yüzme organı olarak bir şemsiye gelişmiştir. Bu organ sayesinde hayvan ileriye doğru hareket eder. Medüzlerin beyinleri yoktur. Bunun yerine sinir sistemleri ışığa ve kokuya duyarlı şekilde gelişmiştir. Küçük balıklarla ve diğer küçük deniz canlılarıyla beslenirler. Vücutları hidrodinamik olmadığı için yavaş yüzerler ve avlarını yakalamalarına yardımcı olacak şekilde bir dalgalanma yaratırlar. Denizanaları bir eşeysiz üreme şekli olan tomurcuklanmayla ürerler. Denizanasının çeşitli türleri dokungaçlarında zehir taşırlar. Başka bir canlının bunlarla teması halinde, denizanasının ölü olduğu durumlarda bile, zehirlenme söz konusu olabilir. Bu durum denizanası sokması olarak nitelendirilir. (Devamı...)


Konrad Adenauer ya da tam adıyla Konrad Hermann Josef Adenauer (d. 5 Ocak 1876, Köln – ö. 19 Nisan 1967, Rhöndorf, Bonn), Alman devlet adamı, şansölye.

Konrad Hermann Josef Adenauer, 5 Ocak 1876'da, Katolik Özel Kalem Müdürü Konrad Adenauer ve eşi Helene'nin (Kızlık soyadı Scharfenberg) beş çocuğundan üçüncüsü olarak Köln'de dünyaya geldi. Liseden mezun olduktan sonra Freiburg, Münih ve Bonn'da Hukuk ve Ekonomi Politikası tahsili gördü. Daha sonra Köln'de stajyer hakim olarak çalıştı. Savcılıkta hakim muavini, iki yıl sonra Avukat Kausen'ın bürosunda ve bunun ardından da Köln Eyalet mahkemesinde yardımcı hakim olarak görev aldı. 1904'te Emma Weyer ile evlendi ve bu evlilikten çocukları Konrad, Max ve Ria dünyaya geldi. 1905'te Alman Merkez Partisi'ne üye oldu. 1906'da Köln Belediye Meclisi üyesi oldu. 1917'de Köln Belediye Başkanlığına seçildi. 1918'de Adenauer ömür boyu Prusya Senatosu'nun üyesi oldu. İşçi ve Asker Kurulu tarafından disiplin görevlisi olarak atandı. İmparator II. Wilhelm'in tahtı bırakmasının ardından Köln'de burjuva ve sosyalist partilerin katılımıyla bir vakıf komisyonu oluşturuldu; Konrad Adenauer bu komisyonun başkanlığına getirildi. 1919'da Adenauer, Alman meclisinde bulunan ve Ren nehrinin sol yakasını temsil eden milletvekilleri, Prusya Eyalet Meclisi üyeleri ve işgal altında bulunan Ren şehirlerinin belediye başkanlarının Köln'de katıldığı bir konuşmasında Adenauer Alman İmparatorluğu'nun birliği çerçevesinde bir Batı Alman Federal Devleti'nin kurulmasını önerdi. Köln Üniversitesi'nin kurulmasına olan katkılarından dolayı, Politika, Tıp, Hukuk ve Felsefe alanlarında Köln Üniversitesi fahri doktorluğuna layık görüldü. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 12 - Sal

Perito Moreno Buzulu (İspanyolca: Glaciar Perito Moreno) Arjantin'in güneybatısında, deniz seviyesinden sadece 1500 m yüksekte, Patagonya’nın Campo de Hielo Sur buzul bölgesinin bir uzantısıdır. Adını Patagonya araştırmacısı Francisco Pascasio Moreno‘dan alır. En yakın büyük yerleşim yeri 80 km mesafedeki El Calafate olup, burası mili park içinden buzula yapılan turların ideal çıkış noktasıdır.

Buzul, Los Glaciares Millî Parkı'nın ve tüm Arjantin'in başlıca görülmeye değer noktalarından biridir. Perito Moreno, Antarktika ve Grönland dışında, az sayıda bilinen buzullardan biri olup, sürekli büyüyen bir buzuldur. Bunun sebebi de Büyük Okyanus'tan gelen bulutların Andlar'a çok kuvvetli yağışlar bırakmasıdır. 60 km'lik buz kitlesi günde yaklaşık 1 m öne sürüklenir. Bu, masif kütlede sürekli olarak çatırdama ve kırılma gürültüleriyle göze çarpar. Düzenli olarak da, yaklaşık 60 m yükseklik (hemen hemen Boğaz Köprüsü yüksekliği) ve 5 km genişlikteki ön cephede büyük parçalar kırılır. Bu durum gölde kabarık dalgalara sebebiyet verir. Sürekli olarak ileri sürüklenme sebebiyle buzul, her dört yılda bir Lago Argentino’nun yan kolu Brazo Rico ’yu bloke eder. Böylece nehirlerle beslenen güney kısmının bu kolundaki su seviyesi hızlıca yükselir. Nihayetinde bu da kısa bir süre sonra buzulun ön kısmının tamamının parçalanmasına yol açar. Bu önceden zor kestirilebilen gösteri, dünyanın en ünlü tabiat oyunlarından biridir ve her seferinde birçok turist ve belgesel filmciyi buzula çeker. Buzulun son gösterileri 1988, Mart 2004 ve son olarak da Mart 2006 yılında gerçekleşmiştir. Buzul, daha önce onu keşfeden Alman jeolog Rudolph Hauthal'in verdiği isim ile "Bismarc Buzulu" iken, daha sonra kaşif ve antropolog olarak verdiği hizmetlerin onuruna Perito Moreno‘nun adını almıştır. (Devamı...)


Alp Arslan (d. 20 Ocak 1029 - ö. 24 Kasım 1072) (Adudüddevle Ebu Şüca Muhammed Alp Arslan bin Davud), Büyük Selçuklu Devleti'nin ikinci sultanı olan Türk hükümdar. Alp Arslan, Türklerin Orta Asya'dan Anadolu'ya gelişlerini ve mücadelesini yöneten askeri komutan ve hükümdardır. Gerçek adı Muhammed olup, daha çok unvanı olan Alp Arslan adıyla tanınmaktadır.

Büyük Selçuklu Devleti'nin kurucularından Horasan Valisi Çağrı Beyin oğlu ve Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey´in yeğeni olan Alp Arslan, bu devletin kuruluş dönemindeki güç koşullarda yetişti. Doğum tarihini çeşitli kaynaklar 1029 ile 1032 yılları arasında gösterir. Tarih yazarlarının çok yiğit bir savaşçı olarak tanımladıkları hükümdar çok küçük yaşta ata binip ok atmayı öğrendi. İlk gençlik yıllarında arkadaşlarından oluşan kendi birliğiyle katıldığı Dandanakan vb. savaşlardaki başarısıyla dikkati çekti ve babasının ölümünden sonra Horasan valiliğini üstlendi. Tuğrul Bey 1063'te ölünce Selçuklu ülkesinde taht kavgaları başladı. Oğlu olmayan Tuğrul Bey, vasiyetinde Çağrı Bey'in oğullarından Süleyman'ın tahta geçmesini vasiyet etmişti. Selçuklu veziri Amid ül-Mülk bu vasiyeti yerine getirdi ve Rey kentinde Süleyman'ı sultan olarak tahta çıkardı. Ancak Çağrı Bey'in öteki oğlu Alp Arslan ve Arslan Yabgunun oğlu Kutalmış ile bazı emir ve şehzadeler Süleyman'ın sultanlığını tanımadılar. Kazvin şehrinde Alp Arslan adına hutbe okundu. Kutalmış'ın Rey önüne gelerek şehri kuşatması üzerine, vezir Amid-ül Mülk, Alp Arslan'dan yardım istediği gibi, hutbeyi de onun adına okuttu. Kutalmış ise, Alp Arslan ile yaptığı Dameğan yakınlarındaki savaşta hayatını kaybetti. Alp Arslan Rey şehrinde Selçuklu Devleti tahtına çıktı. Daha sonra Amid ül-Mülk'ü azlederek, yerine Nizamülmülk'ü tayin etti. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 13 - Çrş

Rüzgâr sörfü genellikle iki ile beş metre arasında yüzer bir tahta ve hareketini tek bir yelken ile sağlayan su üzerinde yapılan bir yelken sporu dur. Yelken grubu tahtaya her yönde serbestçe dönebilen esnek bir mafsal ile bağlıdır. Dümen ile yönlendirilen bir yelkenli den farklı olarak rüzgâr sörfü direk ve yelkeni döndürülerek, eğilerek ve tahtasının üzerine basılarak yönlendirilir.

Rüzgâr sörfü sporu hem yelkenli hem de sörf sporlarının temel öğelerini birleştiren ve kaykay, snowboard, su kayağı, wakeboard gibi diğer bazı sporların da atletik olarak belirli bazı öğelerini paylaşan bir spordur. Her ne kadar bir yelkenli teknenin küçültülmüş hali gibi bir görüntü verse de, rüzgâr sörfü başka hiçbir yelkenli tekne tasarımının teklif edemeyeceği deneyimler sunar. Rüzgâr sörfü yelkenli tekneler arasında dünya hız rekorunu elinde tutmaktadır.[1] Rüzgâr sörfünde zıplanabilir, ters taklalar atılabilir, kişi kendi etrafında hızlı dönüşler yapabilir ve diğer başka hiçbir yelkenlinin yapamayacağı serbest stil hareketler gerçekleştirilebilir.[2] Her ne kadar rüzgâr sörfü yapabilmek için dalga gerekmese de dünyanın en büyük dalgalarına ilk binenler yine rüzgâr sörfçüleri olmuştur. Rüzgâr sörfü hız, slalom, etap yarışı, dalga, süperX, ve serbest stil olmak üzere birbirinden farklı bazı disiplinleri içerir. Rüzgâr sörfü her ne kadar 0 ile 95 km / saat hızında esen rüzgârlarda yapılabilse de birçok eğlence maksatlı yelkenci için 25 ile 45 km / saat arası hızlarda esen rüzgârlar ideal olarak suyla teması en aza indiren kızaklama şeklinde seyir şartları sağlar. Daha hafif esen rüzgârlar yer değiştirme şeklinde seyir ile sonuçlanır. (Devamı...)


George Stephenson (9 Haziran 1781 - 12 Ağustos 1848) ilk buharlı lokomotif olan "Rocket"i tasarlayan İngiliz makine mühendisidir. Demir yollarının babası olarak da bilinir. Tasarladığı "Rocket" adlı lokomotif, 1829 yılında, Liverpool-Manchester hattında, saatte 22 km hızla, 12942 kg yükü çekti.

Stephenson ilk olarak Newcastle'da bir kömür madeninde işe başladı. Burada kömür yüklü kantarları çekecek lokomotifler inşa etti. İlk olarak kömür ile çalışan lokomotifleri inceledi. Daha sonra buharlı makineler hakkında bilgisi arttı ve on yıl içinde bunları da inşa etmeye başladı. Stephenson 1814'te kömürle çalışan bir seyahat lokomotifi tasarladı. Bu 30 tonu çekebilirdi. Kömürle çalışan flanşlı ve rayları tam kavrayabilen tekerleri icad etti. Daha sonra bunu buharlı lokomotiflerine uygulayacaktır. Birçok tasarım yaptı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 14 - Prş

Tavuk (LatinceGallus gallus domesticus), sülüngiller (LatincePhasianidae) familyasından evcilleştirilebilir bir kuş türüdür ve genelde çiftliklerde yetiştirilir. Hindistan'da Asya'nın güneydoğusundaki kırmızı Hint kuşundan geldiğine inanılır.

2003 yılında 24 milyar nüfus ile, Dünya'da en fazla bulunan kuş türüdür. İnsanlara iki çeşit sık kullanılan besin kaynağı sunarlar: etleri ve yumurtaları. Tavuklar uçamayan kuşlardandır. Yumurta ile çoğalırlar. Akciğerleri ile nefes alan tavuklar, hepçil hayvanlardır. Tavuklar hayatlarının farklı evrelerinde farklı isimler alırlar. Yeni doğmuş yavrularına civciv, genç ve gelişme çağında olanlara piliç, yumurtlama olgunluğuna henüz ulaşmamış, ergenlik öncesi dönemdeki dişiye yarka, cinsi olgunluğa ulaşmış ergin dişilere tavuk, ergin erkeklere horoz denir. Tavuk'larda hayvanın dış görünümü, davranış ve verimlilik durumunu belirleyen, değişik coğrafyalarda evrimleşme sonucu gelişmiş değişik tavuk ırkları bulunur. Bu ırklar saf ırklar veya saf ırkların melezlenmesi ile elde edilen melez ırklar olarak sınıflandırılabilirler. Saf ırklarda anne ve babadan elde edilen yavrular ebeveynleri ile aynı verim ve biyolojik özellikleri gösterirler. Bunlar et ve yumurtası için tercih edilen kombineler ve sadece yumurtacı özellikleri ile öne çıkan et verimi düşük ırklar veya cüce süs tavuğu olarak kullanılan ırklar olabilir. (Devamı...)


Elvis Presley (8 Ocak 1935, Tupelo, Mississippi – 16 Ağustos 1977, Memphis, Tennessee), ABD'li şarkıcı, müzisyen, aktör. Dünya çapında Rock'n Roll'un kralı ya da kısaca kral olarak tanınır. Diğer lakabı olan Elvis The Pelvis ise 1950'li yıllarda kendisine takılmıştır. Böyle söylenmesinin nedeni ise ilginç dansı olduğu kadar argo bir ifade ile o zamanların tutucu toplumunda yakışıklı ve seksi olduğunu ifade etmek amaçlı uygun bir argo söylem daha doğrusu modern bir deyim olmasıdır. Presley'in sahip olduğu en büyük avantajlardan biri ise sesiydi. Zenci ve beyaz tonlarını rahatlıkla kullanabiliyordu. Kilise müziğinden, popüler müziğe; Rock'n Roll'dan Blues tarzına kadar çok çeşitli türlerde eserler verdi. It's Now or Never gibi opera tarzında yakın parçalar seslendirdi. My Way gibi bazı cover çalışmalarının şöhreti asıllarını dahi geride bıraktı.

Yaşamı boyunca her türlü şöhret, unvan ve zenginliği yaşayan Presley'in şöhreti hayata gözlerini kapatmasından bu yana onyıllar geçmesine rağmen hiç azalmadı. Dünyanın her köşesinde taklit yarışmaları yapıldı. Hayran kulüpleri ve web siteleri kuruldu. Sayısız televizyon, radyo programı ve belgesele konu oldu. Hayranları ona o kadar bağlandılar ki hâlen onun ölmediğine ve ıssız bir yerde şöhretten uzak bir yaşam sürdüğüne inananlar dahi vardır. Ayrıca özellikle ABD'de ölümden dönen insanların Işıklı bir tünel gördüm. Elvis bana tünelin sonundan el sallıyordu anlatımları bilimsel araştırmalara konu olan bir fenomene dönüştü. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 15 - Cum

Mapuçeler (Mapudungun; Mapu, "toprağın" Çe + "insan", toprağın insanı) Orta ve Güney Şili'nin ve Güney Arjantin'in gerçek Kızılderili sakinleridir. İspanyolcada araucanos (Araukanyalı) olarak da bilinirler. Yaygın inancın aksine, Quechua dilindeki arauco (isyan) kelimesi araucano kelimesinin kökeni değildir, daha çok balçıklı su anlamına gelen Arauco kelimesinden türemiştir.

Mapuçelerin ekonomileri tarım üzerine kuruludur. Toplumsal yapıları "lonko" veya şefin yönetimindeki geniş ailelerden oluşmuştur. Bununla beraber savaş zamanlarında daha büyük gruplar halinde toplanırlar ve aralarından lider olarak "toqui" ('balta-taşıyıcı') seçerler. Mapuçeler toplumsal, dini, ekonomik yapı ve dilsel miras açısından ortak geçmişi olan farklı gruplardan oluşmuşlardır. Etkileri Aconcagua Nehri ve Arjantin pampasına kadar genişlemiştir. Bu farklı gruplardan Şili'nin orta vadilerinde yaşayan Picunçeler, önce İnka İmparatorluğu daha sonra da İspanyollarla birleşmişlerdir. Itata ve Toltén nehirleri arasındaki vadilerde yaşayan Mapuçeler. Ve diğer Huillicheler, Lafkencheler ve Pehuencheler. Kuzeydeki Aonikenkler, Ferdinand Magellan tarafından Patagonlar olarak adlandırılmışlardır, Mapuçe grupları ile ilişki kurmuş pampa bölgesinden bir etnik gruptur. Mapuçelerin dillerini ve bazı kültürlerini benimseyen Aonikenkler Tehuelchelerdendir. (Devamı...)


Emily Dickinson ya da tam adıyla Emily Elizabeth Dickinson (10 Aralık 1830 – 15 Mayıs 1886) ABD'li kadın şair.

Massachusetts eyaletindeki Amherst kentinde doğdu. Babası kentin önde gelen avukatlarından ve politikacılarındandı. Dedesi de orada birkaç okul kurmuş biriydi. Kendisi de, kızkardeşi de evlenmediler ve aileleriyle birlikte yaşadılar. Emily, yaşamı boyunca pek seyrek olarak Amherst'ten çıkmıştır. Yakınlardaki bir okula devam etmiş, bir kez Washington'a, ve iki-üç kez de Boston'a gitmiştir. 1862'de tümüyle eve kapanmış, en yakın arkadaşlarıyla bile ölünceye değin bir daha hiç görüşmemiştir. Kapandığı odasında kendisini yazmaya vermiştir. İlk mektupları ve kendisiyle ilgili betimlemeleri, canlı bir ruha sahip çekici bir kızı yansıtmaktadır. Daha sonra dünyadan elini eteğini çekmesinin nedeninin umutsuz bir aşk deneyimine dayanıyor olabileceği eleştirmenlerce düşünülmektedir. Dış dünyayla olan ilişkisi ve deneyimleri sınırlı olsa da, yazılarında yaratıcı ve imge gücü yüksek bir edebiyatçıdır. Emily Dickinson ilk şiirlerini yazmaya başladığında, neredeyse hiçbir eğitim almamıştı. Henüz Shakespeare'i ve klasik mitolojiyi bilmiyordu. İlk başlarda daha çok Elizabeth Browning ve Bronte Kızkardeşler gibi kadın yazarlarla ilgileniyordu. Bu arada, Ralph Waldo Emerson'ı, Thoreau'yu ve Hawthorne'u da tanıyordu. Geleneksel anlamda dinle bağlantılı birisi olmasa da, İncil'i inceledi ve pek çok şiirinde dinsel formlar kullandı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 16 - Cts

Othello (İngilizce özgün adı: The Tragedy of Othello, the Moor of Venice), William Shakespeare'in yazdığı trajedilerden biri ve aynı zamanda oyunun baş erkek kahramanıdır. Shakespeare'in bu oyunu Cinthio tarafından yazılan "Moor of Venice" adlı kısa hikâyesine dayanarak, yaklaşık 1603 yılında yazdığı sanılıyor.

Oyun dört ana karakter etrafında döner:Othello, karısı Desdemona, muhafız komutanı Cassio ve güvendiği akıl hocası İago. Othello Kıbrıs'taki Venedik koloni ordusunun Osmanlı İmparatorluğularla savaştığı dönemde başarılı ve saygı duyulan Mağrip kökenli bir komutandır. Halk ve ileri gelenler tarafından çok sevilen bu Berberi komutan Desdemona'ya aşık olur. Şehrin ileri gelenlerinden birinin kızı olan Desdemona da Othello'yu sevmektedir. Önceleri saygı duyulan Othello'nun arkasından bu Magribi beyaz evliliği sonucu birçok dedikodu çıkar. Her şeye rağmen evlenen Othello ve Desdemona'nın mutlulukları halkın dedikoduları ve Iago'nun kötülükleriyle bir trajediye döner. Çok çeşitli konulara (ırkçılık, aşk, kıskançlık ve ihanet) sahip olması sayesinde günümüze kadar sevilen ve okunan bir eser olarak kalmış ve gerek profesyonel gerekse amatör oyuncular tarafından sahnelenmiştir. Aynı zamanda birçok film, opera ve düz yazı uyarlaması yapılmıştır. Othello, 1930'lu ve 1940'lı yıllarda Türkiye'de taşra şehir ve kasabalarında gezgin çadır ve halk tiyatrolarında yaygın olarak Arabın İntikamı adıyla temsil edilmiştir. (Devamı...)


Cristóbal Mendoza (d. 23 Haziran 1772- ö. 8 Şubat 1829), Venezuelalı politikacı ve Venezuelanın ilk başbakanıdır. 5 Mart 1811'den 21 Mart 1812'ye kadar Venezuela devlet başkanlığı yapmıştır.

Cristobal Mendoza, 23 Haziran 1772'de Luis Bernardo Hurtado de Mendoza y Valera ve Gertrudis Eulalia Montilla y Briceño'nun çocuğu olarak dünyaya geldi. Babasıyla birlikte Fransiscan Manastırında okumuştur. 16 yaşındayken Caracas'a gitmiştir. 1794'te avukat oldu. Santo Domingo'ya giderek sivil haklar öğretmeni oldu ve 20'li yaşlarının sonlarında ise Venezuela'ya geri döndü. Mart 1811'de İspanyol-Amerikan bağımsızlık savaşı devam ederken kongre kurularak başbakan olarak seçildi. 39 yaşındayken 5 Mart 1811'de Birinci Venezuela Cumhuriyeti'ni kurarak başbakan olarak seçilerek devleti yönetmeye başladı. Mendoza, Venezuela'nın bağımsızlık savaşında İspanyol monarşisini destekledi. 5 Temmuz 1811'de Venezuela Bağımsızlık Deklarasyonunu yazdı. Aralık 1811'de ilk konvansiyonunu oluşturdu ve Venezuealın ilk anayasasını yürürlüğe koydu. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 17 - Paz

Dünya atmosferi veya havaküre, Dünya'nın kütleçekimi ile gezegenin çevresini sarmalayan gaz tabakası. Yaklaşık %78'i azot, %21'i oksijen, %0.93 argon, %1 su buharı ve kalan kısmı diğer bazı gazların karışımından oluşmuştur. Bu gaz karışımına genel olarak hava adı verilir. Atmosfer Dünya'nın kendi ekseni etrafındaki dönüşü nedeniyle kutuplarda ince (alçak), ekvatorda geniştir.

Atmosfer morötesi güneş ışınımını emmek ve gece ve gündüz sıcaklıklarını dengelemek suretiyle Dünya'daki yaşamı korur. Atmosfer ve dış Uzay ile kesin bir sınır yoktur. Yavaşça incelir ve gözden kaybolur. Atmosfer kütlesinin üç çeyreği gezegen yüzeyinin 11 km içerisindedir. Amerika'da 80,5 km üstünde seyahat eden insanlar astronot olarak gösterilirler. Bir irtifa 120 km (400.000 ft) sınırını gösterir ki orada atmosferik etkiler tekrar giriş esnasında fark edilir. Karman line 100 km'de (328.000 ft) sık sık atmosfer ve dış uzay arasında sınır olarak kullanılır. Dünya atmosferinin sıcaklığı yükseklikle değişir. (Devamı...)


Jean Calvin (okunuşu: Jan Kalvin; d. 10 Temmuz 1509 - 27 Mayıs 1564), Fransız din reformcusu. 16. yüzyılda Avrupa'da gelişen Reform hareketinin en önemli önderlerinden olan John Calvin, Kalvinizm mezhebinin kurucusudur. Ayrıca, Presbiteryenlik üzerinde derin izler bırakmıştır.

Calvin, Fransa'da Noyon Picardie'de doğ­du. İş adamı ve aynı zamanda Noyon Piskoposluğu'nda görevli olan babasının etkisiyle küçük yaşta dinsel konularla ilgilenmeye başladı. 1523'te Paris'e giderek, felsefe, mantık ve hukuk öğrenimi gördü. Bu dönemde Luther'in görüşlerini inceleyen Calvin, Protestanlık'a yakınlık duymaya başladı. Katolik inançların egemen olduğu Fransa'da yaşamı tehlikeye girince İsviçre'ye kaçtı. 1536'da, başyapıtı Christianae Religionis lnstitutio ("Hıristiyan Dininin Kurumları") adlı kitabını yayımladı. Calvin'in inanışına göre din yöneticilerin ve kurumla­rın elinde bir baskı ya da çıkar aracı olmama­lıdır. Din yalnızca insan ile Tanrı arasında bir inanç sorunudur. İnsan dini kilise ya da öğretim kurumları aracılığıyla değil, doğru­dan Kutsal Kitap'a (Tevrat-İncil) başvurarak öğrenmelidir. Tanrı ile insan arasında İsa'dan başka bir aracı söz konusu olamaz. Calvin ulus yönetiminin ve toplum düzeni­nin Hristiyanlık'ın özüne uygun olması görü­şünü savunuyordu. Cenevre'de bu düşüncele­rini yaşama geçirme olanağı buldu. Sınavla seçilen papazların oluşturduğu örnek bir kili­se kurdu. Din öğreniminin ilkelerini saptadı, din okullarının sayısını artırdı. Calvin'in öğretilerini yaymak amacıyla, Cenevre hükümeti 1559'da yeni bir akademi kurarak, bugünkü Cenevre Üniversitesi'nin temelini attı. Böyle­ce Cenevre, Protestan din bilginlerinin top­landığı büyük bir öğrenim merkezi durumuna geldi. Calvin Cenevre'de bulunduğu sırada, bir yandan kentin yönetim ve eğitim sorunlarıyla ilgilenirken, öte yandan görüşlerine ve öğreti­sine karşı çıkanlarla da uğraşmak zorunda kaldı. Calvin'e karşı çıkanlardan biri de İs­panyol din bilgini Miguel Servet idi. Servet 1553'te tutuklandı, daha sonra kazığa bağlanarak yakıldı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 18 - Pzt

Çocukların askerî kullanımı birbirinden bağımsız üç şekilde görülebilir. Çocuklar doğrudan saldırılarda yer alabilir (çocuk askerler); hademe, casus, haberci, gözcü ya da seks kölesi olabilir ya da politik çıkar için canlı kalkan olarak veya propaganda için kullanılabilir.

Tarih boyunca ve birçok kültürde çocuklar, kültürel ve ahlâki değerlere aykırı sayılmasına rağmen yaygın olarak askeri kampanyalarda kullanıldı. 1970'lerden bu yana çocukların askeri anlaşmazlıklarda kullanılmalarının sınırlandırılmasını amaçlayan kimi uluslararası anlaşmalar yürürlüğe girdi. Bununla birlikte Çocuk Asker Kullanmayı Durdurun Koalisyonu çocukların askeri güçler içerisinde kullanılmasının ve askeri anlaşmazlıklarda aktif olarak yer almalarının yaygın olduğunu rapor etmiştir. 1989'da kabul edilen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi m. 38'e göre, "Taraf devletler on beş yaşından küçüklerin çatışmalara doğrudan katılmaması için mümkün olan tüm önlemleri alacaktır." (Devamı...)


Dashiell Hammett ya da tam adıyla Samuel Dashiell Hammett (d. 27 Mayıs 1894, Maryland - ö. 10 Ocak 1961, New York) Dedektif romanları ve kısa öyküleri ile tanınan Amerikalı polisiye yazarı.

Dashiell Hammett 1894 yılında Maryland, St. Mary'de doğdu. Genç yaşlarında gazete satıcılığı, tezgahtarlık ve hamallık yaptı. Daha sonra, 1915-1921 yılları arasında Pinkerton Dedektiflik Bürosu'nda özel dedektif olarak çalıştı. Büronun grec kırıcılığında kullanılması Hammett'i rahatsız ettiği için bürodaki görevinden ayrıldı. Daha sonra çeşitli dergilere macera ve dedektif öyküleri yazmaya başlayan Hammett, ilk iki romanını 1929'da yayınladı. 1930'da en bilinen eseri The Maltese Falcon (Malta Şahini) yayınlandı. Bu roman, 1941'de aynı isimle John Huston tarafından sinemaya uyarlandı. Filmde Sam Spade rolünde Humphrey Bogart oynadı. 1934'ten sonra daha çok siyasetle ilgilenmeye başlayan Hammett, insan hakları savunuculuğu yaptı ve gönüllü olarak II. Dünya Savaşı'na katıldı. Başkanı olduğu Medeni Haklar Kongresi'ne bağışta bulunanların adlarını açıklamayı reddettiği için 1951 yılında hapse girdi ve 6 ay süreyle hapis yattı. McCarthy döneminin Cadı Avı uygulamaları sırasında Komünist Parti'ye üye olduğu gerekçesi ile Amerika'ya Karşı Faaliyetler Komitesi'nce 26 Mart 1953 tarihinde sorguya çekildi. Komite ile işbirliğine girmeyi redderek kara listeye alındı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 19 - Sal

Britanya Müzesi İngiltere'nin Londra şehrinde Dünya'nın her yanından getirilen seçkin Antik çağ yapıtları ve etnografya koleksiyonlarını kapsayan müze.

British Museum, hekim ve doğabilimci Sir Hans Sloane'un (1660-1753) biriktirdiği ünlü bir kitap, elyazması ve doğa tarihi nesneleri koleksiyonunun hükümet tarafından satın alınmasıyla 1753'te kuruldu. Oxford kontları Edward ve Robert Harley'nin daha önce miras bıraktıkları önemli elyazması kütüphanesi ve Sir Robert Bruce Cotton'ın (1571-1631) bağışlamış olduğu elyazmaları, sikkeler ve antikalar da Sloane koleksiyonuna katıldı. II. George'un, Krallık Kütüphanesi'ni 1757'de armağan etmesinden iki yıl sonra müze, Bloomsbury'deki Montagu House'da halka açıldı. 19. yüzyılda arkeolojiye ilgi artınca, British Museum, armağan, satın alma ya da çalma-kaçırma (özellikle Anadolu'dan) yoluyla Antik çağ'la ilgili paha biçilmez yapıtlar elde etti. Atina Akropolis'indeki klasik Yunan heykellerinin (Elgin mermerleri) 1816'da elde edilmesi buna örnek verilebilir. 1823'te III. George'un kütüphanesinin alınmasıyla genişleyen koleksiyon için daha geniş bir yer gereksinmesi doğunca, tasarımını Sir Robert Smirke'ün yaptığı günümüzdeki yapı, 1847'de Montagu House'un yerini aldı. Müzenin başkütüphanecisi Sir Anthony Panizzi'nin çizdiği planlara göre yapılan dev kubbeli kütüphane on yıl sonra tamamlandı. Müzenin doğal tarih koleksiyonu, 1883'te Güney Kensington'a taşınarak Doğa Tarihi Müzesi (Natural History Museum) adını aldı. British Museum'daki ve öbür kütüphanelerdeki elyazması ve basılı kitap koleksiyonlarının bir araya getirilmesiyle de 1973'te British Library (Britanya Kütüphanesi) oluşturuldu . (Devamı...)


Johann Sebastian Bach (21 Mart 1685 - 28 Temmuz 1750) dünyaca ünlü Alman barok müzik bestecisi ve orgcudur. Bach köklü Alman stillerini özellikle İtalya ve Fransa gibi dış ülkelerden aldığı ritimlerin, formların ve yapıların adaptasyonu ve kontrpuan, armoni, müzikal motiflerin organizasyonundaki ustalığıyla geliştirmiştir. Bach’ın besteleri Brandenburg Konçertoları, Goldberg Varyasyonları, Si minor Missa, 2 Çile, ve 200 tanesi günümüze kadar ulaşmış 300’den fazla kantatayı kapsamaktadır. Bach’ın müziğine teknik hakimiyeti, artistik güzelliği, entelektüel derinliği sayesinde büyük saygı duyulmuştur. Bach 19. yy.’da müziğinin tekrar çalınmaya başlaması ve ilginin tekrar canlanmasına kadar kendi döneminde büyük bir besteci olarak bilinmemiş ancak kendisine bir orgcu olarak büyük saygı duyulmuştur. Bugün en büyük bestecilerden biri olarak kabul edilir.

Hemen hemen bütün bireyleri müzisyen olarak yetişmiş ve yüzyıllarca sürmüş uzun bir sülâlenin en yüksek doruğunu oluşturan Johann Sebastian Bach’ı yalnızca soyadı ile “Bach” olarak anabiliriz. Çünkü bu kocaman ailenin öteki üyeleriyle karşılaştırılamayacak kadar büyük bir sanatçı olmuştur. Bach ve ailesi 16. ve 17. yüzyıllar boyunca hep müzisyenler yetiştirmişlerdir. Sanki dedelerden torunlara dek bütün aile bireyleri birbirine müzik ile bağlanmıştı diyebiliriz. Bach ailesinin bilinen en eski bireyi Veit Bach 1555'te doğup 1619’da ölmüştür. Fırıncı ve değirmenci idi. Gotha yakınlarındaki Wechmar köyündendir. Bir aralık Macaristan’a gitmiş fakat oradaki Katolikler arasında kendi Protestanlığından dolayı tedirgin olarak yine köyü Wechmar’a dönmüştür. “Cytringen” denen küçük bir lavta çalardı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 20 - Çrş

Yusufçuk odonata takımına ait, kanatlarını dinlenmeleri sırasında yanlara açık olarak yatay tutmalarıyla kızböceklerinden ayrılan bir alt takımdır. Büyük birleşik gözleri, güçlü saydam kanatları, göz alıcı renkleri ve uzunca vücutlarıyla tanınırlar. Vücutları kuvvetli yapıda ve hiçbirzaman düz değildir. Hareketleri daha hızlı ve devamlıdır. Bağırsak solunumu yaparlar. Göller ve durgun sularda sıkça bulunurlar.

Yusufçuklar genelde sivrisinekler, tatarcıklar, arılar ve kelebekler gibi diğer küçük böcekler ile beslenirler. Çoğu zaman göllerin, akarsuların ve su birikintilerinin olduğu bölgelerde görülürler, çünkü "nemf" diye adlandırılan larvaları suda doğarlar. İnsanları normal şartlarda ısırmaz ya da sokmazlar fakat karınlarndan tutulduğu takdirde kurtulmak için ısırmayı denerler. Sivrisinekler gibi bazı zararlı canlıları yiyerek popülasyonlarını dengede tutmaları bakımından oldukça önemlidirler. Bu nedenle Kuzey Amerika'da birçok yerde yusufçuklar "sivrisinek avcıları" olarak adlandırılırlar. Yusufçuk adını, yüz güzelliği ve rengarenk kaftanı ile meşhur Yusuf peygamberden aldığı iddia edilir. (Devamı...)


Isadora Duncan (d. 27 Mayıs 1877 San Francisco, ABD- ö. 14 Eylül 1927 Nice Fransa) ABD'li dansçı.

Gordon Craig ile olan ilişkisinden Deidre adında bir kız çocuğu dünyaya geldi. Paris Singer ile olan ilişkisinden de Patrick adında bir oğlan çocuğu dünyaya getirmiştir. 1922 yılında Rus şair Sergey Yesenin ile kendisini Rusya'dan çıkartmak için evlendi. Daha sonra Sergey Yesenin intihar ederek hayatına son verdi. Çocukları (Deidre ve Patrick) talihsiz bir kaza sonucu Seine Nehri'ne yuvarlanan arabada boğularak öldü. Kendisi de, üstü açık bir Bugatti'nin tekerleğine dolanan şalının boynunu kırması sonucunda öldü. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 21 - Prş

Sharpeville Katliamı 21 Mart 1960 tarihinde Güney Afrikalı güvenlik güçlerinin siyahi protestoculardan oluşan bir gruba ateş açması sonucu 69 kişinin ölümüne neden olan olay. Katliam, bugünkü Gauteng eyaletinin sınırları içinde bulunan Sharpeville'de meydana gelmiştir.

Siyahi Güney Afrikalıların serbest dolaşımı 1920'lerde uygulamaya konan paso yasalarıyla kısıtlanmış durumdaydı. Hendrik Verwoerd yönetimindeki Apartheid yanlısı Ulusal Parti hükümeti, Sharpeville Katliamı'na giden yolda bu yasaları daha sert bir biçimde uygulamaya başlamıştır. Bu yasalar 1959-60 yıllarında kadınlar için de uygulamaya konmuştur. Hükümet 1960 yılından itibaren paso yasalarını karşıt görüşleri susturmak amacıyla kullanmıştır. Afrika Ulusal Konseyi (ANC) paso yasalarına karşı bir kampanya başlatma kararı almıştı. Bu karara göre gösteriler 31 Mart 1960 tarihinde başlayacaktı. Ne var ki, Pan Afrikan Kongresi eylemi on gün öne çekmek istemiştir. Bunun nedeni olarak ise ANC'nin gösterilerle ulaşılmak istenen hedefi tutturamayacak olması gösterilmiştir. 21 Mart günü 5.000 ila 7.000 kişiden oluşan bir grup Sharpeville'deki polis karakoluna yaklaşmış ve paso taşımamalarından ötürü tutuklanma isteğinde bulunmuştur. Bu eylem, PAC tarafından düzenlenen kampanyanın bir parçasıydı. Halkın büyük bölümü gösteriye destek vermiştir. PAC, katılımı artırmak amacıyla çeşitli önlemlere başvurmuştur. Sharpeville'e bağlanan telefon kablolarının kesilmesi, kent sakinlerine eylem günü işe gitmemelerini salık veren broşürlerin dağıtılması ve otobüs sürücülerinin işten alıkonulması bunlardan birkaçıdır. Saatler sabah 10'u gösterdiğinde eylemciler meydanda toplanmışlardı. Barışçıl ve neşeli bir ortamın yaşandığı o an polis karakolunda 20 görevli bulunmaktaydı. Sayıları 20.000'i bulan göstericilere karşılık olarak alan, 130 polis ve dört zırhlı araçla desteklenmişti. Polis, barut gazının yanı sıra Sten marka otomatik tabanca da taşırken göstericilerin üzerinde yalnızca taş parçaları bulunmaktaydı. (Devamı...)


Pocahontas (doğum: 1595, ö. 21 Mart 1617) bir İngiliz olan John Rolfe ile evlendikten sonra İngiltere'nin Londra şehrine yerleşen ve hayatının son yıllarında burada ünlü olan Kızılderili kadın. Anadili Algonkin dillerinden Powhatan da denilen Virjinya Algonkincesi idi.

1595'te doğdu. Bir Kızılderili kabilesi olan Algonquinlerin şefi Wahunsenacawh (Powhatan)'ın kızıdır. Asıl adı Matoaka'dır. Pocahontas ise 'şımartılmış' anlamına gelen bir lakaptır. 1612 yılında, Pocahontas 17 yaşındayken, köle ve işçi arayışı içinde olan İngilizler'in tuzağına düştü. Bir yıla yakın bir süre Jamestown'da tutsak edildi. Bu sırada Kaptan John Smith ile arkadaş oldu. Tutsaklığı sırasında, 28 yaşındaki İngiliz dul bir tüccar olan John Rolfe, Pocahontas'tan hoşlandı. Rolfe'un asıl amacı yerli bir prensesle evlenerek gücüne güç katmak ve Trinidad'da yaptığı tütün sömürgeciliğinde çalışacak yerli işçiler bulmaktı. Rolfe, Pocahontas'a onunla evlenirse, onu buradan kurtaracağını söyledi ve Pocahontas bu teklifi kabul etti. Böylece ilk defa bir şefin kızı, bir İngiliz ile evlenmiş oldu.(Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 22 - Cum

Kızıldeniz (Arapça (1): ‏البحر الأحمر‎ El-Bahr el-ahmar; Arapça (2): ‏الخليج العربي‎ El-Halic el-Arabi; İbranice: ‏'ים סוף ‎Yam Suf; Tigrinya ቀይሕ ባሕሪ QeyH baHri) Afrika ile Asya (Arap Yarımadası) arasında yer alan, Hint Okyanusu'na bağlı bir denizdir. Kızıldeniz adı, Yunanca "Erythra thalassa" ve Latince "Mare Rubrum" un çevirisinden almıştır. Kızıldeniz, yerel halk tarafından şap denilen mercan kayalıklarından dolayı "Şap Denizi" olarak da bilinmektedir. Uzunluğu yaklaşık 2000 km olup, bazı kaynaklarda 1900 km. ya da 2350 km diye geçmektedir. Kuzeyde Mısır'daki Süveyş Kanalı ile doğal olmayan yoldan Akdeniz'e bağlanmıştır; güneyde ise Arap Yarımadası ucunda Babü'l Mendep (Bab el Mendeb) boğazı ile Hint Okyanusu'na bağlanır. Kızıldeniz kuzeyde Sina Yarımadası ile ikiye ayrılır; kuzeydoğuya doğru Akabe Körfezi, kuzeybatıda ise Süveyş Körfezi vardır.İslam dinine göre Musa Kızıldeniz'i asâsıyla yararak İsrailoğullarını Mısır'dan çıkarmış, Firavun II. Ramses ve ordusu İsrailoğullarının peşinden gelirken Kızıldeniz'de boğulmuşlardır.

Bir görüşe göre, Kızıldeniz'in adının, mevsimlik olarak çoğalma patlaması yaşayan Trichodesmium erythraeum adlı alg türlerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Ayrıca çevresindeki kıyılarda yer alan mineral bakımından zengin kızıl renkli dağlardan doğmuş olabileceği tahmin edilmektedir. Denizaltı yaşamına ve üremeye elverişli sıcaklığa iye olduğundan çok sayıda deniz canlısı barındırmaktadır. Bunun sebebi ise zemindeki büyük sırtta oluşan yarık bölümün yeraltından gelen magma ile dolmasıdır. Bu lavlar cok fazla 1. üretici konumunda bulunan bitkisel planktonlar için besin kaynağı oluşturmaktadır. Tuzluluk %4 ile oldukça yüksektir. Bir başka görüşe göre ise, bu denizin adı Tevrat'ta "Sazlıklar Denizi" olarak geçer ve bu İngilizce'de "Sea of Reeds" veya "Reed Sea" olarak okunur. Zamanla bu deyişin bozulup "Red Sea" (yani Kırmızı/Kızıl Deniz) olarak kullanılmaya başlandığı da kabul edilen görüşler arasında bulunur. (Devamı...)


Pîrî Reis (Osmanlıcaپیری رئیس‎; 1465-1470, Gelibolu - 1554, Kahire), Osmanlı Türk'ü denizci ve kartografı. Asıl adı Muhyiddin Pîrî Bey'dir. Künyesi Ahmet ibn-i el-Hac Mehmet El Karamani'dir. Amerika'yı gösteren Dünya haritaları ve Kitab-ı Bahriye adlı denizcilik kitabıyla tanınmıştır.

Karamanlı bir ailenin çocuğu olan Ahmet Muhyiddin Pîrî'nin ailesi II. Mehmed devrinde padişahın emri ile Karaman'dan İstanbul'a göç ettirilen ailelerdendir. Aile bir süre İstanbul'da yaşamış, sonra Gelibolu'ya göç etmiştir. Pîrî Reis'in babası Karamanlı Hacı Mehmet, amcası ise ünlü denizci Kemal Reis'tir. Pîrî denizciliğe amcası Kemal Reis'in yanında başladı; 1487-1493 yılları arasında birlikte Akdeniz'de korsanlık yaptılar; Sicilya, Korsika, Sardinya ve Fransa kıyılarına yapılan akınlara katıldılar. 1486'da Endülüs'te Müslümanların hakimiyetindeki son şehir olan Gırnata'da katliama uğrayan Müslümanlar Osmanlı Devleti'nden yardım isteyince o yıllarda deniz aşırı sefere çıkacak donanması bulunmayan Osmanlı Devleti, Kemal Reis'i Osmanlı Bayrağı altında İspanya'ya gönderdi. Bu sefere katılan Pîrî Reis, amcası ile birlikte müslümanları İspanya'dan Kuzey Afrika'ya taşıdı. Venedik üzerine sefer hazırlığına girişen II. Beyazid'in Akdeniz'de korsanlık yapan denizcileri Osmanlı donanmasına katılmaya çağırması üzerine 1494'te amcası ile birlikte İstanbul'da padişahın huzuruna çıktı ve birlikte donanmanın resmi hizmetine girdiler. Pîrî Reis, Osmanlı Donanması'nın Venedik Donanması'na karşı sağlamaya çalıştığı deniz kontrolü mücadelesinde Osmanlı donanmasında gemi komutanı olarak yer aldı, böylece ilk kez savaş kaptanı oldu. Yaptığı başarılı savaşların sonucunda Venedikliler barış istediler ve iki devlet arasında bir barış anlaşması yapıldı. Pîrî Reis, 1495-1510 yıllarında İnebahtı, Moton, Koron, Navarin, Midilli, Rodos gibi deniz seferlerinde görev aldı. Akdeniz'de yaptığı seyirler sırasında gördüğü yerleri ve yaşadığı olayları, daha sonra Kitab-ı Bahriye adıyla dünya denizciliğinin de ilk kılavuz kitabı olma özelliğini taşıyacak olan kitabının taslağı olarak kaydetti. Devamı...

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 23 - Cts

Maden ya da Maden cevheri, yer kabuğunda iç ve dış doğal etkenlerle oluşan, ekonomik yönden değer taşıyan minerallere verilen ad. Her mineral cevher değeri taşımaz. Bir mineralin cevher değeri taşıması için piyasa şartları gibi bir takım ekonomik etkenlerce belirlenen Tenör değerlerine sahip olması gerekir. Maden sözcüğü aynı zamanda "maden ocağı" anlamında da kullanılır.

Maden sözcüğü Arapça kökenlidir ve "toprağın içinde sarılı olmak" kökünden gelir. Cevher sözcüğü de yine Arapça kökenlidir ve "öz, kıymetli taş" anlamlarına gelir. Madenlerin ekonomiye kazandırılması süreci, jeoloji mühendislerinden, maden mühendisleri ve metalurji ve malzeme mühendislerine kadar çeşitli mühendislik dallarında çalışan mühendisleri içine alan uzun bir süreçtir. Birçok maden çeşidi vardır. Bunlardan yüzeye yakın olanlar açık işletme, derindekiler ise kapalı işletme teşekkülleri ile çıkartılır. Elmas madeni bu gruba örnek olarak verilebilir. Bozulmuş veya tahrip edilmiş maden alanlarının (ocaklarının) peyzaj mimarlığı mesleği faaliyet alanları içerisinde arazi biçimlendirme mühendisliği (Grading engineering) ve bitkisel tasarımlar ile yeniden onarımı ile ülkeye kazandırılması görsel ve doğal kirliliğin azaltılması, vahşi yaşamın korunması ve rekreasyonel faaliyet alanları için daha sağlıklı mekanlar yaratılmasında önemli rol oynar. Devamı...


Francisco Goya ya da tam adıyla Francisco José de Goya y Lucientes (İspanyolca telaffuz: [fɾanˈθisko xoˈse ðe ˈɣoʝa i luˈθjentes]; d. 30 Mart 1746 - ö. 16 Nisan 1828), Romantizm akımının önde gelen isimlerinden olan İspanyol ressam ve gravür sanatçısı.

İspanyol saltanatının saray ressamı olarak çalışan Goya'nın eserlerinin yaşadığı döneme ait bilgi veren önemli belgeler olduğu düşünülür. Portreleriyle de ün kazanmış olan ressam, sanatındaki yaratıcı ve yıkıcı öğeler ve cesur resimleriyle kendisinden sonra gelen Manet, Picasso ve Francis Bacon gibi isimleri etkiledi. Modern sanatın öncülerinden biri olarak kabul edilen ressamın eserlerinin büyük bir bölümü Madrid'de Museo del Prado'da sergilenmektedir. Devamı...

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 24 - Paz

Şaşılık gözün önlenemeyen kayması. Şaşılık gözlerin yanlış pozisyonda bulunup farklı noktalara doğru baktığı bir durumdur. Gözlerden bir tanesi tam karşıya bakarken diğeri dışa yukarıya içe ya da aşağıya bakmaktadır. Yanlış pozisyon sürekli belirgin olabileceği gibi bazı yöne bakışlarda da ortaya çıkabilmektedir. Ameliyatla düzeltilebilir.

Şaşılık gözlerin paralelliğinin bozulması durumudur. Gözün hareketini gözün dışına yapışan kaslar sağlar. Her bir gözde 6 adet kas bulunur. Bu kaslar gözleri uyum içinde hareket ettirerek devamlı birlikte odaklanmayı sağlarlar. Bu kasların bir veya birkaçının görevini iyi yapamaması durumunda şaşılık meydana gelir. Bebeklerde ilk 3 ayda ara sıra olan göz kaymaları normaldir. Çünkü bu döneme kadar bebekler gözlerini parallel tutan her iki gözüyle algılama yeteneğini geliştirmemişlerdir. Daha sonra olan kaymalar mutlaka göz hekimince değerlendirilmelidir. Şaşılığın oluşmasında tek bir neden yoktur. Hamileliğin nasıl geçtiği, doğumun problemli olup olmadığı, çocuğun gelişimi, geçirdiği hastalıklar şaşılık için risk faktörü oluşturabilir. Şaşılık için genetik yatkınlık söz konusudur yani ailede gözünde kayma olan varsa ortaya çıkma şansı daha fazladır. Çocukluk döneminde yani 2 yaşından sonra görülen şaşılıklarda genellikle neden kırma kusurudur. Yatkınlığı olan bir çocukta gözdeki kayma ateşli bir hastalık veya bir travma (düşme, ameliyatlar, kazalar) sonrası başlayabilir. (Devamı...)


Buster Keaton ya da tam adıyla Joseph Francis Keaton, (d. 4 Ekim 1895, Kansas; ö. 1 Şubat 1966), Amerikalı komedi oyuncusu, sinemacı, yapımcı ve senarist.

Anne ve babası vodvil komedyenleriydi. Buster adı ise aile dostları ve iş arkadaşları vaftiz babası Harry Houdini tarafından verilmişti. Küçükken birkaç tehlikeli kaza atlattı. Daha üç yaşındayken, ailesiyle birlikte Üç Keaton adı altında gösterilere çıkıyordu. İlk kez 1917 yazında, beraber iki bobinlik on beş kısa film daha çekeceği komedyen-yönetmen Fattie Arbuckle'ın filmi The Butcher Boyda rol aldı. 1920 yılında askerden döndükten sonra ilk uzun metrajlı filmini çekti ve birden yıldız oldu. Bir yıl içinde, kendi yapım şirketinde kendi yazdığı, yönettiği ve oynadığı filmler çekiyordu. Filmlerinde kullanılan şapkaları kendisi tasarlıyordu. Türkiye'de Malek adıyla tanınıyordu. Filmlerinde farklı tarzlar kullandı. Özellikle Stamboat Bill, Jr. filminde çektiği düşen duvar sahnesi oldukça ünlüdür. Fakat bütün bunlara rağmen Charlie Chaplin ve Harold Lloyd aktörlerin gölgesinde kalmıştı. 1928'de MGM stüdyosuna geçmek zorunda kalınca filmlerinin de ışıltısı iyice kayboldu. Keaton'ın canlandırdığı tek drama Gogol'ün bir eseridir. Gogol'e büyük bir hayranlığı vardı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 25 - Pzt

Bakır  (Ingilizce copper, Almanca Kupfer, Fransızca cuivre, Latince cuprum), 1B geçiş grubu elementi. Kıbrıs'ta kaynakları bolca rastlandığından tüm dillerdeki isimlerinin Cyprus kelimesinden türediği tahmin edilmektedir. Simyacılar tarafından Venüs aynası ile gösterilmiştir.

Bakırın önemi, başlıca üç nedenden kaynaklanmaktadır. Dünya'nın hemen hemen tüm bölgelerinde bulunması nedeniyle geniş ölçüde üretiminin yapılabilmesi, elektriği diğer bütün metaller içinde gümüşten sonra en iyi ileten metal olması, endüstriyel önemi yüksek, pirinç, bronz gibi alaşımlar yapmasıdır. Şu şekilde sınıflandırılmaktadır; Hidrotermal orijine sahip, emprenye olmuş bakır yatakları. Bunlara porfir yataklar da denmektedir. 1970 yılı itibarıyla Dünya üretiminin yaklaşık %50'si bu çeşit yataklardan elde edilmiştir. Bu tip yataklara ABD, Şili, Peru ve Kanada'da rastlanmaktadır. Sedimenter yapıdaki maden yatakları. Kalker veya dolomit mineralleri içinde bulunurlar. Daha ziyade Orta Afrika’da rastlanır. Dünya bakır üretiminin %17'si bu yataklardan sağlanır. Sıvı magma asıllı maden yatakları. Bakır ile birlikte çoğu zaman nikel de taşırlar. Bunlara volkanik-sedimenter yataklar da denir. Dünya’nın birçok ülkesinde, özellikle Kanada, Avustralya ve pek çok Avrupa ülkesinde rastlanılır. Devamı...


Saddam Hüseyin  ya da tam adıyla Saddam Hüseyin Abdülmecid El-Tikriti (Arapçaصدام حسين عبد المجيد التكريتي; d. 28 Nisan 1937, El Avja, Tikrit - ö. 30 Aralık 2006, Kadimiye, Bağdat), Irak'ın beşinci cumhurbaşkanı (1979-2003).

Arap milliyetçiliği ile Arap sosyalizminin bir karışımı olan Baasçılığı benimsemiş olan Baas Partisi'nin ve daha sonra Baas Partisi Irak Kolu'nun önde gelen bir üyesi olarak bu partiyi iktidara taşıyan 1968 darbesinde anahtar rol oynamıştır. Saddam Hüseyin 1979'da resmen Irak'ın devlet başkanı olmasına rağmen aslında bu tarihten çok daha önce de facto anlamda ülkede iktidar sahibiydi. Sağlığı iyi durumda olmayan Cumhurbaşkanı Ahmed Hasan el Bekir'in yardımcısı olarak, Baas hükümetini yıkabileceğini düşündüğü ülke içindeki pek çok güç odağına karşı doğrudan kendisi tarafından yönetilen güvenlik güçleri oluşturdu. 1970'lerin başlarında petrol ve diğer endüstrileri millileştirdi. 1970'li yıllar boyunca petrol gelirleriyle Irak hızlı bir ekonomik büyüme yaşarken Saddam Hüseyin de devlet mekanizmaları üzerindeki otoritesini giderek sağlamlaştırdı. Bu dönemde Irak nüfusunun yalnızca beşte birini oluşturmalarına rağmen Sünni Araplar ülke yönetiminde pek çok kilit kademeye getirildi. Hükümeti devirmeye çalışan veya bağımsızlık çabasına girişen Şiiler ve Kürtlere karşı pek çok kez sindirme girişiminde bulundu. Saddam Hüseyin, İran-Irak ve Körfez savaşlarından sonra iktidarını korumayı başardı. İsrail'e karşı olan tutumuyla özellikle Arap dünyasında belirli bir saygınlık kazanmış olmakla birlikte, özellikle Batı dünyasında genel olarak zalim bir diktatör olarak tanımlandı. Devamı...

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 26 - Sal

Deprem yer sarsıntısı veya zelzele, yer kabuğunda beklenmedik bir anda ortaya çıkan enerji sonucunda meydana gelen sismik dalgalanmalar ve bu dalgaların yeryüzünü sarsması olayıdır. Sismik aktivite ile kastedilen meydana geldiği alandaki depremin frekansı, türü ve büyüklüğüdür. Depremler sismograf ile ölçülür. Bu olayları inceleyen bilim dalına da sismoloji denir. Depremin şiddeti Moment magnitüd ölçeği (ya da eskiden kullanımda olan Richter ölçeği) ile belirlenir. Bu ölçeğe göre 3 ve altı şiddetteki depremler genelde hissedilmezken 7 ve üstü şiddetteki depremler yıkıcı olabilir. Sarsıntının şiddeti Mercalli şiddet ölçeği ile ölçülür. Depremin meydana geldiği noktanın derinliği de yıkım kuvvetine etkilidir ve yer yüzüne yakın noktada gerçekleşen depremler daha çok hasar vermektedir.

Dünya yüzeyinde gerçekleşen depremler kendilerini bazen sallantı bazen de yer değiştirme şeklinde göstermektedir. Bazen yeryüzüne yakın bir noktada güçlü bir deprem gerçekleştiğinde tsunamiye sebep olabilir. Bu sarsıntılar ayrıca toprak kayması ve volkanik aktiviteleri de tetikleyebilir. Genel olarak deprem sözcüğü herhangi bir sismik olayın -Doğal bir fenomen olarak gerçekleşmiş veya insanların sebebiyet verdiği- ürettiği sismik dalgaları adlandırmak için kullanılır. Depremler genellikle kırıkların (fay hatları) çatlamasıyla oluşur. Bunun yanı sıra volkanik faaliyetler, toprak kaymaları, mayın patlamaları veya nükleer testler sonucunda da gerçekleşebilir. (Devamı...)


Voltaire ya da tam adıyla François Marie Arouet (d. 21 Kasım 1694 - ö. 30 Mayıs 1778), Fransız yazar ve filozof. Daha çok mahlası Voltaire olarak tanınmıştır. Fransız devrimi ve Aydınlanma hareketine büyük katkısı olmuştur.

Din ve ifade özgürlüklerinin yanı sıra, insan hakları konusundaki düşünceleri ve felsefi yazıları ile ünlenmiştir. Eserlerinde Kilise dogmaları ve döneminin Fransız müesseselerini yoğun olarak hicvetmiştir. Zamanın en etkili isimlerinden biri olarak tanınır. Voltaire Paris'te, 1694'te doğmuştur. Sekiz yıl boyunca sanat eğitiminin başladığı Collège Louis-le-Grand'da okumuştur. Fakat orada "Latince ve Aptallıklar" dışında bir şey öğrenmediğini iddia etmiştir. Mezun olduktan sonra Voltaire edebiyatta kariyer yapmaya başladı. Babası ise oğlunun hukuk eğitimi almasını istiyordu. Bu nedenle Voltaire, Paris'te bir avukatın asistanı olarak çalışıyormuş gibi gözüküp, zamanının büyük bir kısmını hicivsel şiirler yazmaya adamıştır. Babası bunu öğrendiğinde Voltaire'i yine hukuk okumaya göndermiştir; yine de Voltaire yazmayı sürdürmüştür. Sivri dili ile aristokratik ailelerin beğenisini toplamıştır. Kral XV. Louis'nin naibi, Orléans Dükü, II. Philippe'yi konu alan bir yazısı nedeniyle Bastille'de hapsedilmiştir. Oradayken çıkış yaptığı piyesi Oedipe'yi kaleme almış ve Voltaire ismini almıştır. Oedipe'nin başarısı Voltaire'i etkili bir isim yapmakla beraber onu Fransız Aydınlanmasına dahil etmiştir. Voltaire'nin hazır cevaplılığı ve sivri dili başına bela olmayı sürdürdü. Genç bir asilzadeyi gücendirmesi onun mahkeme dahi olmadan sürgün edilmesine yol açtı. Voltaire'nin İngiltere'ye sürgünü, İngiltere'deki düşünsel durum ve yaşadıkları düşüncelerini büyük oranda etkilemiştir. İngiliz monarşisinden ve ülkenin din ve ifade özgürlüğüne verdiği değerden etkilenen genç yazar, ülkenin yazar ve düşünürlerinden de etkilenmiştir, Shakespeare gibi. Gençlik yıllarından Shakespeare'i Fransız yazarlarına bir örnek olarak görse de, daha sonraları kendini ondan daha büyük bir yazar olarak görmüştür. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 27 - Çrş

Ökaryot (LatinceEukaryota), hücrelerinde bir çekirdek ve başka organeller içeren bir canlılar grubu olup bilimsel sınıflandırmada arkeler ve bakterilerle beraber tüm canlıları kapsayan üç ana gruptan biridir.

Ökaryotların genetik malzemeleri zarla çevrili çoğunlukla bir, nadiren birden çok çekirdek içinde yer alırlar. Bu nedenle kelime, gerçek (Grekçeeu) ve çekirdek (Grekçekaryon) sözcüklerinden türetilmiştir. Sıfat hâli ökaryotiktir. Bakteri ve arkeler çekirdeksiz olduklarından beraberce prokaryot olarak adlandırılırlar (evvel (Grekçepro-) ve çekirdek (Grekçekaryon)). Çekirdeğin yanı sıra ökaryotların kloroplast veya mitokondri gibi zarla çevrili çeşitli organelleri vardır. Bu tür hücre içi karmaşık yapılar da prokaryotlarda bulunmaz. Ökaryotların ortak bir atası olduğu için bir üst âlem (İngilizcedomain) olarak tanımlanmışlardır. Üst âlem sisteminde ökaryotların prokaryotlara kıyasla arkelerle daha çok ortak özellikleri olduğundan arkelerle beraber neomura kladı içinde gruplandırılırlar. Ökaryotlar genel olarak bitki, hayvan, mantar ve protista olarak dört gruba ayrılırlar. Ancak protista grubu aslında bitki, hayvan ve mantar olarak sınıflandırılamayan canlıları bir arada toplayan bir grup olduğu için bazı biyologlar tarafından kabul görmez ve yerine daha küçük gruplar tanımlarlar. Çok çeşitli ökaryotik hücre tipi olmakla beraber hayvan ve bitkilerin en yaygın ve iyi bilinen çeşitleri olduklarından ökaryot yapısının anlaşılması için iyi bir başlangıç noktası oluştururlar. Ancak mantar ve çoğu protistanın hayvan ve bitkilerden önemli farklılıkları vardır. (Devamı...)


Nikita Kruşçev (Rusça: Никита Сергеевич Хрущёв / Nikita Sergeyeviç Hruşçov, d. 17 Nisan 1894, Kalinovka, Ukrayna, Rusya İmparatorluğu - ö. 11 Eylül 1971, Moskova), Sovyet devlet adamı ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi birinci sekreteri. Doğru okunuşu Hruşçyov olan soyadı, Türkçe'de de genellikle İngilizce Khrushchev yazımındaki gibi Kruşçev olarak telaffuz edilir.

17 Nisan 1894'te Ukrayna'nın Kalinovka şehrinde dünyaya geldi. Babası maden işçisiydi. Doğduğu köyde öğrenim gördükten sonra, ailesiyle birlikte Donetsk Kömür Havzasındaki madencilik ve sanayi merkezi Yuzovka'ya geçti. Burada 15 yaşında boru tesisatçısı olarak çalışmaya başladı. 1917 Devriminden önce işçi teşkilatlarında vazife aldı. 1918'de Rusya Komünist (Bolşevik) Partisine üye oldu. Ocak 1919'da Kızıl Orduya girdi. 1922'de Yuzovka'da yeni açılan bir işçi okuluna girerek orta öğrenimle birlikte parti eğitimi gördü. Okuldaki parti komitesinin sekreterliğine getirildi. 1925'te Yuzovka'daki Petrovski-Mariinsk ilçesinin parti sekreteri oldu. Aktif çalışmaları sebebiyle parti ileri gelenlerinin dikkatini çekti. Moskova'da toplanan 14. Parti Kongresine katıldı. 1929'da Moskova'daki Stalin Sanayi Akademisine kabul edilerek metalurji öğrenimi gördü. Parti içindeki çalışmalarına da devam eden Kruşçev 1933'te Moskova Bölge Komitesi İkinci Sekreterliğine yükseldi. 1935'te Moskova parti teşkilatının birinci sekreteri oldu. Komünist Partinin 17. Parti Kongresinde, Merkez Komitesinin tam üyeliğine seçildi. Aynı yıl Yüksek Sovyet Prezidyumu yedek üyeliğine getirildi. 1938'de politbüro aday üyesi oldu. Ertesi yıl politbüronun tam üyesi oldu. 1943'te Stalin'in politik temsilcisi olarak Stalingrad Kuşatması'nda Sovyet Kuvvetleri'ne komuta etti. 1944'te Ukrayna Meclisinin başkanlığına getirildi. 1946'da meydana gelen büyük kıtlık sırasında, gıda maddelerinin dağıtımında Stalin'in isteği doğrultusunda hareket etmediği için bir müddet gözden düştü. 1949'da Moskova bölgesi parti başkanlığına yeniden getirildi. Aynı zamanda Komünist Parti Merkez Komitesi sekreteri oldu. 1949-53 döneminde diğer parti idarecileri gibi sık sık Stalin'in siyasi oyunlarıyla karşılaştı. 1953'te Stalin'in ölümünden sonra Komünist Partinin birinci sekreterliğine getirildi. Devleti idare eden Başbakan Georgi Malenkov ile bir müddet rekabet etti. 1955'te Malenkov'u başbakanlıktan uzaklaştırarak yerine kendi adayı Nikolay Bulganin'i getirdi. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 28 - Prş

Arc de triomphe de l'Étoile Fransa'nın başkenti Paris'te bulunan tarihi anıttır. Charles de Gaulle Meydanı'nın ortasında, Şanzelize Caddesi'nin batı kısmında yer almaktadır. Boyu 45, eni 22 ve yüksekliği 49 metredir.

Charles de Gaulle Meydanı (ya da Place de l'Etoile), 19. yüzyıl'da Georges Eugène Haussmann tarafından çizilen 12 caddeye yol veren çok geniş ve büyük bir döner kavşağıdır. Bu caddeler arasında Grande-Armée Caddesi, Wagram Caddesi veya Şanzelize Caddesi vardır. Charles de Gaulle - Étoile metro durağıyla Zafer Takı'na ulaşılabilir. Napolyon Bonapart, Austerlitz savaşında galip gelen fransız askerlerine seslenmiş ve "Evinize zafer taklarının altından geçerek döneceksiniz." demiştir. 18 Şubat 1806 tarihinde Zafer Takı'nın inşa edilmesini istemiştir. Napolyon Bonapart'ın ilk düşüncesi, Zafer Takı'nı Louvre Müzesi ve Bastille Meydanı'ndan geçen uzun bir caddenin başlangıç noktası yapmaktır. Anıtın inşaatını Fransız mimar Jean-François-Thérèse Chalgrin üstlenmiştir. 1810 yıllarında Rusya İmparatorluğu'na karşı savaşan Napolyon Bonapart, anıtın inşaatına ara verdi. Restorasyon döneminde ise tamamen durduruldu. Louis-Philippe'in ülke'nin başına gelmesiyle, Zafer Takı inşaatına 1832 yılında yeniden devam edilmiş ve 1836 yılında bitirilmiştir. İnşaatın son dönemlerinde mimarlar Fransız Louis-Robert Goust ve Jean-Nicolas Huyot olmuştur. Zafer Takı, 29 Temmuz 1836 tarihinde, Temmuz Devrimi'nin 6. yıldönümü kutlamalarında açılmıştır. Açılışta askeri konvoyların geçmesi ve Louis-Philippe'in konuşma yapması planlanmaktaydı. Ancak açılışın birkaç gün evvelinde Louis-Philippe'e suikast girişiminde bulunulduğu için, hem askeri konvoy hem de konuşma iptal olmuştur. Askeri konvoy yerine, Louis-Philippe 300 davetliye ziyafet vermiştir. 15 Aralık 1840 tarihinde, Napolyon Bonapart'ın cenazesi Zafer Takı'nın altından geçmiştir. (Devamı...)


Bonn Almanya'nın Kuzey Ren-Vestfalya eyâletinin güneyinde, Ren Nehri'nin her iki yakasına yayılan bir kenttir.

Bonn, 2000 yıllık tarihiyle Almanya'nın en eski yerleşim yerleri arasındadır. Köln dükleri, 18. yüzyıl sonuna kadar Bonn'u idari merkez olarak tercih ederken; Ludwig van Beethoven, 1770'te, Bonn'da dünyaya geldi. Kentte bulunan Ren Friedrich Wilhelm Üniversitesi, 19. yüzyıldan itibaren Almanya'nın önde gelen bilimsel merkezleri arasında sayıldı. 1990'da Doğu ile Batı Almanya'nın birleşmesiyle Berlin, Almanya'nın başkenti olurken, Bonn'un da 1990 yılına kadarki "hükûmet merkezi" olarak anılması kararlaştırıldı. Federal Meclis ve hükümet birimlerinin büyük kısmı Berlin'e taşınmış olmasına rağmen 6 federal bakanlığın ana binası Bonn'da bulunmakta, diğer bakanlıkların bazı daire başkanlıkları da kentte faaliyet göstermeye devam etmektedir. Başkentin Berlin'e kaydırılmasıyla özellikle hükûmet ve kamu binalarının yoğunlaştığı bölgenin çehresi büyük ölçüde değişti. Deutsche Welle, Bonn Uluslararası Kongre Merkezi ve diğer kamu ve özel sektör kuruluşları bu kesime yerleşti. Birleşmiş Milletler'e bağlı 18 birimin üslendiği "BM Kampüsü" de 2006 yılının Temmuz ayında yine söz konusu şehirde faaliyetlerine resmen başladı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 29 - Cum

Simurg (Farsça: سيمرغ) veya bir diğer ismiyle Zümrüdü Anka efsanevi bir kuştur. Pers mitolojisi kaynaklı olsa da zamanla diğer Doğu mitoloji ve efsanelerinde de yer edinmiştir. Sênmurw (Pehlevi) ve Sîna-Mrû (Pâzand) diğer isimlerindendir. Ayrıca zaman zaman sadece Anka kuşu olarak da anıldığı olmuştur. Türk mitolojisinde karşılığı Tuğrul kuşu'dur.

İsim Avesta'daki mərəγô saênô "Saêna kuşu"ndan türemiştir. Orijinalde bir yırtıcı kuş, kartal veya şahin, olduğu etimolojik olarak aynı olan Sanskritçe śyenaḥ`dan çıkarılabilir. Halk etimolojisinde ilişkilendirilen ilk öğe Farsça "otuz"dur. Fakat tarihi anlamda ilgili değillerdir. Bu kuşun küllerinden yeniden doğduğu da söylentiler arasındadır. Mistik kuş Simurg Fars sanatında kuş şeklinde, kanatlı dev bir yaratık olarak resmedilmiştir. Zaman zaman köpek başına ve aslan pençelerine sahip bir tavus kuşu olarak da resmedilmiştir. Bazen insan yüzü ile de resmedildiği olmuştur. Bir bölümü memeli olduğu için yavrularını emzirirdi. Yılanlara karşı bir düşmanlığı vardı ve yaşadığı yer fazlasıyla sulaktı. Bir antik İran tanımında Simurg'un kendisini alevlerle kaplayana kadar 1700 yıl yaşar, daha sonraki tanım ve kayıtlarda ise onun ölümsüz olduğu ve Bilgi Ağacı'nda bir yuvası olduğundan bahsedilmiştir. İran efsanesine göre, bu kuş o kadar yaşlıdır ki dünyanın yıkılışına üç kez tanık olmuştur. Tüm bu zaman boyunca, Simurg o kadar çok öğrenmiştir ki tüm zamanların bilgisine sahip olmuştur. Sasani Persler Simurg'un yere bereket bahşedeceğine ve dünya ile göğün arasındaki birliği sağlayacağına inanırlardı. Yaşam ağacı, Gaokerena'da tünediğine ve her türlü şeytani şeyi tedavi eden, düzelten kutsal Haoma bitkisinin yöresinde yaşadığına inanılırdı. Daha sonraki İran geleneklerinde Simurg ilahiliğin bir sembolü haline gelmiştir. Ayrıca, Sên-Murv/Simurg Pers edebiyatında Homâ olarak tanımlanmış, Arapça'ya ise Rukh olarak girmiştir. (Devamı...)


Antik Yunanistan bugünkü Yunanistan toprakları ile Küçük Asya'da (Anadolu) yaşayan toplumların kurduğu devlet ve uygarlıkların, MÖ 756 (Arkaik dönem) ile MÖ 146 (Roma işgâli) tarihleri arasında hüküm sürdükleri bölgenin adı.

Balkanlar'a göç eden Yunan kabilelerin kurmuş olduğu Yunan şehir devletleri demokrasinin ilk temellerinin atıldığı yerlerdir. Eshilos, Aristofanes, Evripides, Sofokles, Aristo, Eflatun, Sokrates, Herodot ve Ksenofon gibi büyük filozofların yetiştiği Atina, Sparta, Tebai ve Nakşa gibi büyük şehirler gerek birbirleriyle gerek o dönemin en önemli güçlerinden biri olan Persler ile üstünlük mücadelelerine girmişlerdir. Antik Yunan uygarlığının zirveye çıktığı, en çok geliştiği dönemler İskender yönetiminde olmuştur. Yunan kültürü içinde bir eğitim almış olan İskender, babası II. Filip'in ölmeden önce hazırlamış olduğu ortamı kaybetmemiş, Antik Yunan kültürünü batıda Makedonya'dan doğuda Hindistan'a, kuzeyde Fergana'dan güneyde Mısır çöllerine kadar yaymıştır. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 30 - Cts

Hazar Denizi (eski adı (Latince): Caspium Mare veya Hyrcanium Mare veya eski Rusça - Каспийское море (Kaspiyskoye More)). Adını Hazar Kağanlığı'ndan almıştır. Güneydoğu Avrupa ve güneybatı Asya'dadır ve dünyanın en büyük tuzlu su gölüdür. Tuzluluk oranı %1,2'dir. Hem deniz, hem de göl özelliklerini taşımaktadır. Petrol yataklarınca zengindir. Tektonik göllere örnektir.

Hazar Denizi batıda Azerbaycan ve Rusya, kuzeydoğu ve doğuda Kazakistan, doğuda Türkmenistan, güneyde İran toprakları ile çevrelenmiştir. Uzunluğu 1210, genişliği 210-436 kilometredir. Okyanuslarla irtibatı yoktur. Bu yüzden de su seviyesi devamlı değişir. 1930 ile 1957 seneleri arasında denizin seviyesi normalden 26 m alçaldı. Bunun sonucu kapladığı alan 53.300 km² azalarak 371.000 km²'ye düştü. Su seviyesinin deniz seviyesinden aşağıya düşme sebebi, buharlaşma artarken yağışların da azalmasıdır. Bir de, denize dökülen suların % 80'ini sağlayan Volga (İdil) Nehri'nin sulama ve endüstride kullanılma maksatlarıyla başka yöne kanalize edilmesi mühim bir sebeptir. Su seviyesini normal hale getirmek için yapılan gayretler neticesiz kalmıştır. Kuzey kesimi sığdır. Burada mersinbalığı çok çıkar. Bundan bol miktarda havyar elde edilir. En derin yeri 1025 m olup, güneydedir. Suyu tuzludur. Ortalama tuz oranı %0,13'tür. Sülfat oranı da yüksektir. Doğu kıyılarındaki geniş sığ bir bölgede sodyum sülfat yatakları bulunmaktadır. Hazar Denizi kış ayları hariç ana ulaşım güzergahıdır. Kuzeydeki sığ kesim kış ayları boyunca donar. Buradaki önemli limanlar Bakü, Krasnovodsk ve Volga Nehri deltasında Astrakhan’dır. Bunlar arasında demiryolu bağlantısı vardır. İran’a ait kısımda en önemli liman Bender Şah’tır. Devamı...


Cemal Abdünnasır (Arapça; جمال عبد الناصر) (d. 15 Ocak 1918 - ö. 28 Eylül 1970), Mısırlı asker ve devlet adamı. Devrimci, milliyetçi, sosyalist lider. Mısır'ın ikinci cumhurbaşkanı (1956-1970). Krallığa son veren darbenin ardından başbakan ve devlet başkanı olarak Mısır'da köklü dönüşümlere damgasını vurmuş, etkin bir dış politikayla Arap dünyasında bir önder rolü oynamıştır.

İskenderiye'de babasının postane görevlisi olduğu yoksul bir mahallede doğdu. İsmi Cemal Paşa'ya atfen verilmiştir. Ortöğrenimini Kahire'deki amcasının yanında tamamladı. Bu arada İngiliz karşıtı sokak gösterilerine katıldı. Kısa bir süre hukuk okuduktan sonra 1937'de Kraliyet Askeri Akademisi'ne girerek 1939'da mezun oldu. Sudan'daki Mısır ordusunda görev yaparken arkadaşlık kurduğu üç subayla (Zekeriya Muhiddin, Abdülhakim Amir ve Enver Sedat) birlikte İngiliz egemenliğine ve krallık yönetimine son vermeyi amaçlayan gizli Hür Subaylar Hareketinü kurdular. I. Arap-İsrail Savaşı'nda (1948-1949) Filistin'de çarpıştı. 1949'da Hür Subaylar Hareketi'nin kurucu üyeleri arasında yer aldı, 1951'de yarbaylığa yükseldi. Savaşın ardından baş gösteren siyasi bunalım ortamında, Hür Subaylar Hareketi 23 Temmuz 1952'de darbeyle yönetime el koydu. Orgeneral Muhammed Necib'in devlet başkanlığına getirilmesine karşın, gerçek iktidar Nasır'ın denetimindeki Devrimci Komuta Konseyi'nin eline geçti. Ocak 1953'te siyasi partiler kapatıldı ve Özgürlük birliği adlı yeni bir parti devlet içinde çekirdek örgütler kurdu. Haziran 1953'te Cumhuriyet ilan edildi ve İngilizlerle Süveyş Kanalı bölgesinin boşaltılmasını öngören bir antlaşma imzalandı. 1954 ilkbaharında Necib'in görevden alınmasına yol açan iç çekişmelerden sonra perde arkasındaki konumundan çıkarak başbakanlık görevini üstlenen Nasır, en güçlü muhalefet odağı olan Müslüman Kardeşler'i sindirerek konumunu pekiştirdi. Ocak 1956'da tek partili siyasi sisteme dayalı yeni anayasayı yürürlüğe koydu. Haziranda da tek aday olarak, oyların yüzde 99,95'ini alarak cumhurbaşkanı seçildi. (Devamı...)

görüntüle - değiştir - Add korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.



Bugün 4 Aralık 2024, Çarşamba ; saat 16.38 UTC

  1. ^ http://www.speedsailing.com/Background_records.htm
  2. ^ http://www.windsurfing-academy.com/information_bank/disciplines/freestyle.asp