Biyografi
Görünüm
- Evet, dediğiniz doğru, Âkif-Fikret kavgasında durduğum yer bellidir. Ama ben bir biyografi yazarı olarak sempati ve antipatilerimi paranteze almam gerektiğini çok çabuk öğrendim. Biyografi yazarının vazifesi ne put yontmak ne de şeytan yaratmaktır. Tarihte olup bitmiş hadiselere taraftar veya muhalif gözüyle bakmanın doğru olmadığını, sadece anlamaya ve anlatmaya odaklanmak gerektiğini düşünüyorum. Eskilerin “fart-ı muhabbet” dedikleri aşırı sevgi ve hayranlık da, aşırı nefret ve öfke de insanı körleştirir. Çok sevdiklerimizin hatalarını görmez veya görmezden gelir, nefret ettiklerimizde ise hatadan, kusurdan başka bir şey görmeyiz. Ciddi bir biyografi yazarı bundan özenle kaçınmak zorundadır. Netice olarak, Fikret’i zaafları ve meziyetleri, doğruları ve yanlışlarıyla anlattığımı zannediyorum. En azından bunun için özel bir gayret gösterdim.[1]