Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Kötülüğün Sessiz Dili
Kötülüğün Sessiz Dili
Kötülüğün Sessiz Dili
Ebook222 pages2 hours

Kötülüğün Sessiz Dili

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Bu kitabın amacı, şeytanın insanlara gizlice kötülüğü yaşatan sistemini; kötülüğün sessiz dilini tüm detaylarıyla anlatmak, onun tuzaklarını bozacak çözümleri göstererek insanları Kuran ahlakını yaşamaya davet etmektir.

LanguageTürkçe
Release dateAug 28, 2011
ISBN9781465869289
Kötülüğün Sessiz Dili
Author

Harun Yahya (Adnan Oktar)

Now writing under the pen-name of HARUN YAHYA, Adnan Oktar was born in Ankara in 1956. Having completed his primary and secondary education in Ankara, he studied arts at Istanbul's Mimar Sinan University and philosophy at Istanbul University. Since the 1980s, he has published many books on political, scientific, and faith-related issues. Harun Yahya is well-known as the author of important works disclosing the imposture of evolutionists, their invalid claims, and the dark liaisons between Darwinism and such bloody ideologies as fascism and communism. Harun Yahya's works, translated into 60 different languages, constitute a collection for a total of more than 45,000 pages with 30,000 illustrations. His pen-name is a composite of the names Harun (Aaron) and Yahya (John), in memory of the two esteemed Prophets who fought against their peoples' lack of faith. The Prophet's seal on his books' covers is symbolic and is linked to their contents. It represents the Qur'an (the Final Scripture) and Prophet Muhammad (may Allah bless him and grant him peace), last of the prophets. Under the guidance of the Qur'an and the Sunnah (teachings of the Prophet [may Allah bless him and grant him peace]), the author makes it his purpose to disprove each fundamental tenet of irreligious ideologies and to have the "last word," so as to completely silence the objections raised against religion. He uses the seal of the final Prophet (may Allah bless him and grant him peace), who attained ultimate wisdom and moral perfection, as a sign of his intention to offer the last word. All of Harun Yahya's works share one single goal: to convey the Qur'an's message, encourage readers to consider basic faith-related issues such as Allah's existence and unity and the Hereafter; and to expose irreligious systems' feeble foundations and perverted ideologies. Harun Yahya enjoys a wide readership in many countries, from India to America, England to Indonesia, Poland to Bosnia, Spain to Brazil, Malaysia to Italy, France to Bulgaria and Russia. Some of his books are available in English, French, German, Spanish, Italian, Portuguese, Urdu, Arabic, Albanian, Chinese, Swahili, Hausa, Dhivehi (spoken in Mauritius), Russian, Serbo-Croat (Bosnian), Polish, Malay, Uygur Turkish, Indonesian, Bengali, Danish and Swedish. Greatly appreciated all around the world, these works have been instrumental in many people recovering faith in Allah and gaining deeper insights into their fai...

Read more from Harun Yahya (Adnan Oktar)

Related to Kötülüğün Sessiz Dili

Related ebooks

Related categories

Reviews for Kötülüğün Sessiz Dili

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Kötülüğün Sessiz Dili - Harun Yahya (Adnan Oktar)

    Dünyanın her neresine giderseniz gidin, genç yaşlı, kadın erkek demeden, karşınıza çıkan hemen her insanın çok yakından tanıdığı evrensel bir dil olduğunu görürsünüz. Belki de hayatları boyunca birbirlerini bir kez bile görmemiş olan bu kişiler, birbirlerinden kilometrelerce uzakta; farklı kültürlerin ve farklı inançların etkisi altında farklı yaşamlar sürmekte, farklı dillerde konuşmaktadırlar. Buna rağmen tümünün çok iyi bildiği, kimilerinin ise ihtiyaç duyduklarında kullandıkları ortak bir dil vardır: Bu dil, 'kötülüğün sessiz dili'dir...

    Bu, insanlara, açıkça yapamadıkları çirkin davranışları, açıkça söyleyemedikleri kötü sözleri, gizli yollarla birbirlerine ifade etmelerini sağlayan sinsi bir dildir. Kimi insanlar içlerindeki kötülüğü açıkça ortaya koymaktan çoğu zaman çekinirler. Çünkü bu tarz davranışların açıkça yapılması, çevrelerindeki insanlardan tepki almalarına ve menfaatlerinin zedelenmesine neden olabilir. Gizliden gizliye yapıldığında ise, çok ince ve detaylı yöntemler kullanılmasından dolayı ispat edilme riskinin büyük ölçüde ortadan kalktığına inanırlar. Gerçekten de bu sessiz dil ile söylenmek istenenler çok açık bir şekilde anlaşılır ama içerdiği kötülüklere dair ortada delil bırakmaz ve bu sebeple de ispatı pek mümkün olmaz.

    Tüm bunların akla getirdiği asıl önemli soru ise, bu kadar detaylı kurallara dayanan bir dili, dünyanın dört bir yanındaki farklı insanların nereden ve nasıl öğrendikleridir. Kuşkusuz onlara kötülüğün sessiz dilini öğreten, onları bu gizli dili kullanmaya teşvik eden biri vardır; kötülüğün liderliğini yapan bu varlık, insanlığa karşı amansız bir mücadele veren 'şeytan'dır.

    Şeytan, insanlara bu dili öğretmek ve onları gizliden gizliye kötülüğün içine sürüklemek için Allah'a and içmiştir. Açıkça kabul ettiremeyeceği tavırları bu gizli dille yaptırır ve açıkça söyletemeyeceği kötü sözleri de yine bu gizli dille söyletir. İnsanları, içlerindeki kötülükleri yok etmek yerine, bunları gizliden gizliye yaşamaya yönlendirir. Oysa Allah ... çirkin-kötülüklerin açığına ve gizli olanına yaklaşmayın... (Enam Suresi, 151) ayetiyle, insanları kötülüğün her türlüsünden menetmiştir.

    Şeytanın bu tuzağına düşen kimi insanlar belki pek çok konuda açıkça kötülük yapmaktan sakınırlar ama bir yandan da şeytanın ahlakını benimser, onun diliyle konuşur ve onun istediği gibi bir yaşam sürerler. İsteklerine, amaçlarına bu gizli dilin kurallarını uygulayarak ulaşmaya çalışırlar. Güzel bir hayatı, mutluluğu, başarıyı, üstünlüğü, hep bu karanlık dilin yöntemlerini kullanarak elde edebileceklerine inanırlar. Oysa bu, şeytanın bir oyunudur; dolayısıyla insanlara mutluluk ve huzur getirmesi mümkün değildir. O, insanları ancak hüsrana ve zarara sürükler. Allah, Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır. O, size yalnızca, kötülüğü, çirkin-hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. (Bakara Suresi, 168-169) ayetleriyle bu tehlikeye karşı insanları uyarmıştır.

    Ancak kimi insanlar, kendilerine Kuran'ı rehber edinmemelerinden dolayı yüzyıllardır şeytanın bu tuzağına düşmekte, mutsuzluğa sürüklendikleri halde bu sistemi yaşamaktan ve kötülüğün dilini konuşmaktan vazgeçmemektedirler. Bunun en önemli nedenlerinden biri ise, bugüne kadar bu dilin sinsi yöntemlerinin deşifre edilmemiş olmasıdır. Dünya üzerinde bu dili konuşan binlerce insan olduğu halde, hiçbiri bundan söz etmemekte, kötülüğü deşifre etmemektedirler. Çünkü deşifre edilmemesi de, bu dilin en önemli prensiplerinden biridir. Şeytan ancak bu yolla kendi sinsi sistemini sürdürebilmekte, insanlar da sinsiliğe dayalı gizli kötülükleri yaşamayı ancak bu şekilde devam ettirebilmektedirler. Bu evrensel dilin gizli kalması, şeytanın peşi sıra giden birçok insanın, kötülükten sakınmamasına neden olmaktadır.

    Dolayısıyla şeytanın sisteminin ve kötülüğün gizli dilinin tüm detaylarıyla açıkça ortaya konması son derece önemlidir. Bu durumda, tüm mücadelesi gizlilik ve sinsilik üzerine kurulu olan şeytan, deşifre olmuş yöntemleriyle insanlar üzerinde etkili olamayacaktır. O, insanları ancak sinsi metodlarıyla aldatabilmektedir; onlara beklemedikleri yerlerden, hiç ummadıkları konulardan yanaşmaktadır. Kullandığı metodların bu şekilde tüm insanlar tarafından bilinmesi, -Allah'ın dilemesiyle- onun oyunlarını etkisiz hale getirecektir.

    Bunun yanı sıra, Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır. (Al-i İmran Suresi, 104) ayetiyle bildirildiği gibi, kötülüğü engellemek, kötülüğü destekleyen bir ahlakı ortadan kaldırmak müminler üzerinde bir sorumluluktur. Allah Kuran'da insanlara nefislerini kötülüklerden ne şekilde arındıracaklarını ve şeytanın kötülüğü savunan ahlakına ne şekilde karşı konulacağını bildirmiştir. Yeryüzündeki tüm kötülükleri ortadan kaldıracak çözüm Kuran ahlakının yaşanmasıdır.

    Bu kitabın amacı, şeytanın kötülüğe çağıran ve gizlice kötülüğü yaşatan sistemini, kötülüğün sessiz dilini tüm detaylarıyla anlatmak, onun tuzaklarını bozacak çözümleri insanlara göstermektir. Diğer bir amaç da, Günahın açıkta olanını da, gizlisini de terk edin. Çünkü günahı kazananlar, yüklenegeldikleri nedeniyle karşılık göreceklerdir. (Enam Suresi, 120) ayetiyle bildirildiği gibi kötülüğün gizlisinin de açığının da Allah Katında kişiyi sorumlu kılacağını hatırlatarak tüm insanları Kuran ahlakını yaşamaya davet etmektir.

    Kuran'a Göre İyilik ve Kötülük

    İyilik ve kötülük, belki de insanların hayatları boyunca üzerinde en çok konuştukları ve düşündükleri kavramlardandır. İnsanların çoğu, kendi belirledikleri ölçüler içinde iyi insan olmak ve kendisini ve sevdiklerini kötü tavırlardan, kötü insanlardan korumak için gayret eder. Kötülükten sakınmak için gösterilen bu çaba elbette son derece önemlidir. Ancak yaşamları boyunca bu yönde çaba harcayan pek çok insan, kötülüğün aslında kendisine ne kadar yakın olduğunu gereği gibi düşünmemiş olabilir. Çünkü kimi insanlar kendilerine Kuran'da bildirilen gerçekleri ölçü almadıkları için, kötülüğü, ancak açık ve net olarak yaşandığında kötülük olarak kabul ederler. Örneğin intikam hissinin, öfkenin, kinin, kıskançlığın, bencilliğin, yalan söylemenin kötü davranışlar olduğunu hemen herkes bilir; ya da kindar bir insanın öfkesini, yalan söyleyen bir kişinin sahtekarlıklarının bir kısmını görüp anlayabilir.

    Bunun yanı sıra kötülük denildiğinde genellikle insanların aklına, yanlışlığı çoğu insan tarafından kabul edilen, birini öldürmek, hırsızlık yapmak, bir başkasının hakkını çiğnemek gibi temel tavır bozuklukları gelir. Dolayısıyla birçok insan, bu davranışlardan sakınmaları ve hatta bu tavırları gösteren insanları kınamaları nedeniyle kendilerini kötülükten çok uzak görebilirler. Oysa kötülüğün bir de açıkça görülemeyen, sinsice ve gizlice yaşanan yönleri vardır ki çoğu insan bunların kötülüğün bir parçası olduğunu kabul etmek istemez.

    Bunun sebebi ise, Kuran'a göre yaşamayan insanların iyilik ve kötülük kavramları hakkında kendilerine göre birtakım doğrularının ve yanlışlarının olmasıdır. İyiliği ve kötülüğü kendi inançları, düşünceleri, hayata bakış açıları ve toplumsal eğitimleri doğrultusunda kendileri belirlemektedirler. Oysa gerçekte iyiliğin ve kötülüğün karşılığını öğrenebileceğimiz tek bir kaynak vardır; Allah'ın, insanlara doğruyu yanlışı bildirmek ve onları karanlıklardan nura çıkarmak için göndermiş olduğu hak kitabı 'Kuran-ı Kerim'...

    Allah, Kuran'da iyilik ve kötülüğün neler olduğunu tarif etmiş, ayrıca insanı kötülüğe sürükleyen nedenleri de açıklamıştır. Kuran'da gerçek iyiliğin Allah'tan korkan ve Allah'ın sınırlarını koruyan kimselerin davranışları olduğu bildirilmiştir:

    ... ama iyilik sakınan(ın tutumudur)... (Bakara Suresi, 189)

    Allah'tan korkup sakınan kişi, karşısına çıkan her olayda Allah'ın rızasına ve Kuran'a uygun bir tavır göstererek, hayatının her anında iyi davranışlarda bulunmuş olur. Çevresinde olup biten tüm olayların Allah'ın hakimiyetinde geliştiğini bilmesi, herşeye hayır ve hikmet gözüyle bakması, gizli veya açık yaptığı her tavrın ahirette karşısına çıkacağını düşünmesi kişiyi sürekli olarak doğru düşünmeye ve güzel davranışlarda bulunmaya sevk eder. Dolayısıyla iyiliğin gerçek anlamıyla yaşanabilmesi için insanın; Allah'tan korkması, ahirete inanması ve kendisine Allah'ın rızasını kazanmayı amaç edinmiş olması gerekir. Bu özellikler olmadan yapılan davranışlar, Kuran'a göre gerçek iyilik değildir.

    Kuran ayetleriyle insanlara iyilik gibi, kötülüğün tanımı da bildirilmiştir. Kuran'a göre kötülük Allah'tan korkup sakınmadan yapılan tavırlardır. Allah'tan başka ilahlar edinmek, O'ndan başkasına kulluk etmek, insanların hoşnutluğunu ve dünya hayatının menfaatlerini elde edebilmek için yaşamak kişileri kötülüğün içine sürükler. İman etmeyenler için büyük bir hırs ve tutkuya dönüşen dünyevi değerler bu insanları güzel ahlaktan uzaklaştırır. Dünya hayatından olabilecek en fazlasını, en iyisini elde edebilmek için daima öncelikle kendi menfaatlerini düşünür ve bunları herşeyin üzerinde tutarlar. Bunlar da beraberinde kişiye bencillik, cimrilik, nankörlük, sahtekarlık, kibir, yalan, merhametsizlik gibi kötü ahlak özellikleri getirir.

    Hayatlarını bu düşünceler doğrultusunda yönlendiren insanlar yine de kendilerine göre birtakım kötülüklerden sakınabilirler. Ancak bu konudaki ölçüleri genellikle insanlar tarafından kınanmamak, toplumun değer yargılarına ters düşmemek ya da menfaatlerinin zarar görmesini engellemek gibi hedeflere yöneliktir. Bu nedenle kimi zaman açıktan açığa bazı kötü tavırlardan sakınırlarken, bunların gizli kalması durumunda bu konuda hiçbir kısıtlamaya gitmeyebilirler. Kimsenin duyup görmeyeceğinden ve ispatlanamayacağından emin oldukları durumlarda kötülüğe gönül rahatlığıyla yanaşabilirler. Bu, söz konusu kişilerin Allah korkularının olmamasından kaynaklanır. Kötülükten sakınmadaki ölçüleri, insanların bilmemesi, onların gözünde itibarlarını kaybetmemeleri ve toplum genelinde iyi bilinmeleri şartlarına dayalıdır. Bu şartlarda güvence sağladıkları takdirde duruma göre kötülüğün pek çok türüne eğilim gösterebilirler. Dolayısıyla bu kimselerin kötülük kavramını değerlendirişleri, yalnızca kötülüğün açığa çıkmaması esasına dayalıdır.

    Oysa Allah, insanlara kötülüğün açık olanından da gizlisinden de kaçınmalarını bildirmiş ve bunların neler olduğunu Kuran ayetleriyle açıklamıştır. Kuran'ı ölçü almayan insanlar, Allah'ın ... onlar salih bir ameli bir başka kötüyle karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tevbelerini kabul eder. Hiç şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 102) ayetiyle bildirdiği gibi bir ahlak göstererek kötülüğe meyledebilirler. Böyle bir durumun oluşmasını engellemek içinse, insanlara öncelikle kötülüğün kaynağını tanıtmak ve bu kaynağı tüm yönleriyle deşifre etmek gerekmektedir. Kötülüğün bu şekilde deşifre edilmesi, sinsiliği ortadan kaldıracak, gizli olmasına dayanarak kötülüğü meşru gören ve uygulayan insanların bu tavırlardan sakınmalarını sağlayacaktır. Aksinde Allah'ın Yoksa kötülüklere batıp-yara alanlar, kendilerini iman edip salih amellerde bulunanlar gibi kılacağımızı mı sandılar? Hayatları ve ölümleri bir mi (olacak)? Ne kötü hüküm veriyorlar. (Casiye Suresi, 21) ayetiyle bildirdiği gibi, kötülüğü, gizli kalmasına aldanarak yaşayan kimselerin dünyada ve ahiretteki yaşamları, iman sahiplerininkinden çok farklı olacaktır. Kuran'da güzel işler yaptıklarını sanan ama aslında tüm çabaları boşa çıkan kimselerin ahirette en çok hüsrana uğrayanlar oldukları bildirilmiştir:

    De ki: Davranış (ameller) bakımından en çok hüsrana uğrayacak olanları size haber vereyim mi?

    Onların, dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken, kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta sanıyorlar.İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenlerdir. Artık onların yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır, kıyamet gününde onlar için bir tartı tutmayacağız. (Kehf Suresi, 103-105)

    Kötülüğün Kaynağı; Nefs ve Şeytan

    Kuran'da insanlara bildirilen, kötülüğün iki ana kaynağı vardır. Bunlardan biri her insanın içinde bulunan ve kendisine sürekli olarak kötülüğü emreden nefistir. Nefis durmaksızın verdiği telkinlerle insanları doğru yoldan uzaklaştırmaya ve onları felakete sürüklemeye çalışır. Kuran'da nefsin bu özelliği şöyle bildirilmektedir:

    (Yine de) Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir... (Yusuf Suresi, 53)

    Nefsin destekçisi olan ve insanlara kötülüğü ve çirkin davranışları emretmekle görevli olan bir diğer varlık ise şeytandır. Kuran'da şeytanın insanları yalnızca kötülüğe çağırdığı şöyle haber verilmiştir:

    O, size yalnızca, kötülüğü, çirkin-hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. (Bakara Suresi, 169)

    Nefis ve şeytan, insanı kötülüğe sürükleyebilmek için hayatının son anına kadar ona karşı mücadele edeceklerdir. Şeytan bu mücadelesinde başarılı olabilmek için elinden gelen her yolu deneyecek, her türlü hileli yönteme başvuracaktır. Çünkü amacı, kendisi gibi insanları da cehennem azabına sürükleyebilmektir. Cehennem azabının kurtuluşu yoktur, bu azap sonsuza kadar sürecektir ve dayanılmaz acılarla doludur.

    İnsanın kendisini büyük bir tehlikeye sürüklemeye çalışan şeytanın oyununu anlaması ve onun saldırılarına karşı bu dikkatle karşı koyması gerekir. Bunun için yapması gereken ise, şeytan hakkında en doğru bilgilerin yer aldığı Kuran'ı kendisine rehber edinmesidir. Allah Kuran'da şeytanın karakterini, amacını, insanlara karşı kullanacağı yöntemleri, bunların nasıl etkisiz hale getirilebileceğini insanlara bildirmiştir.

    Şeytan hakkında bilinmesi gereken ilk şey ise, onun kendine ait müstakil bir gücü olmadığıdır. Tüm varlıklar gibi onu da Allah yaratmıştır. İnsanlara karşı kötülükten yana verdiği bu mücadele Allah'ın kontrolündedir. Allah dünya hayatında insanlardan hangilerinin güzel davranışlarda bulunacaklarının, hangilerinin ise kötülüğe meyledeceklerinin anlaşılması için böyle bir imtihan ortamı yaratmıştır.

    Allah, bu imtihan ortamının bir gereği olarak, kötülüğe çağıran nefis ve şeytanın yanında insana her an doğruyu ilham eden vicdanı yaratmıştır. Vicdan, nefsin tam tersine, şeytanın kışkırtmalarına karşı insana daima hak olanı söyler ve onu Allah'ın razı olacağı güzel davranışlarda bulunmaya teşvik eder. Dolayısıyla vicdanının sesine uyan kişi, kötülüğe çağıran nefsini ve şeytanı kolaylıkla etkisiz hale getirebilir. Allah Kuran'da bu gerçeği insanlara şöyle bildirmiştir:

    Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene', sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır. (Şems Suresi, 7-10)

    Şeytan hakkında bilinmesi gereken bir diğer önemli konu ise, onun insanlar üzerinde zorlayıcı hiçbir etkisinin olmadığıdır. Şeytanın vasfı, insanları sadece kendi yoluna çağırmak ve onlara bu yönde telkinlerde bulunmakla sınırlıdır. Kötülükten ya da iyilikten yana tavır koyma konusundaki seçimi ise tümüyle insanın kendi iradesindedir. Eğer iman eder ve Kuran ahlakıyla hareket ederse Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur. (Nahl Suresi, 99) ayetiyle bildirildiği gibi şeytanı etkisiz hale getirmiş olacaktır. Bu durumda Allah'ın ... Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır. (Nisa Suresi, 76) ayetiyle bildirdiği gibi şeytanın düzeni bozulacaktır. Allah Kuran'da şeytanın samimi insanlara etki edemeyeceğini şöyle haber vermiştir:

    Dedi ki: Senin izzetin adına andolsun, ben, onların tümünü mutlaka azdırıp-kışkırtacağım. Ancak onlardan, muhlis olan kulların hariç. (Sad Suresi, 82-83)

    Eğer insan şeytana karşı Allah'a sığınıp, kendisine doğru yolu gösterecek olan Kuran'ı rehber edinmezse, bu durumda Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla O'na (Allah'a) ortak koşanlar üzerindedir. (Nahl Suresi, 100) ayetiyle haber verildiği gibi, şeytanın etkisi altına girmiş olacaktır. Bu da onu dönüşü olmayan cehennem azabına sürükleyecektir.

    Kuşkusuz böyle bir durum ile karşılaşmayı hiç kimse istemez. Bunun için yapılması gereken, şeytan hakkındaki tüm bilgileri Kuran'dan öğrenmek ve onun hileli yöntemlerine Kuran ile karşılık vererek, onun tuzağını bozmak olmalıdır.

    İlerleyen satırlarda şeytanın kötülüğü savunan karakterini, insanları çağırdığı gizli dinini ve bunun için kullandığı yöntemleri deşifre ederek, kötülükten sakınmanın Kuran'da bildirilen yollarını ortaya koyacağız.

    Şeytanın Dini ve Gizli Yöntemleri

    Allah Kuran'ın Dedi ki: Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım. Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna." (Hicr Suresi, 39-40) ayetleriyle insanın düşmanı olan şeytanın, kıyamet gününe kadar tüm gücüyle insanları kötülüğe

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1